Önce Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) sonra da, Akdeniz, ARAS, Başkent, Boğaziçi, Çamlıbel, Çoruh, Dicle, Gediz, İstanbul Anadolu Yakası, Meram, Osmangazi derken, Fırat, Sakarya, Toroslar, Trakya, Uludağ, Vangölü, ve Yeşilırmak Elektrik Dağıtım’ın özelleştirilmesi sebeptir.
Bu Kurumların eski personellerinin 4/C statüsüne geçirilerek mağdur edilmesi, daha çok kazanma hırsıyla hareket eden patronların asgari ücretle çalıştırdığı vasıfsız elemanlar yüzünden arızaların giderilememesi, faturaların her dönem biraz daha şişirilmesi sonuçtur.
Borsa İstanbul’un Katar’a, Şekerbank’ın Kazakistan’a, Yapı Kredi Bankasının İtalya’ya Turkish Bank’ın Kuveyt’e, Denizbank’ın Fransa ve Belçika’ya, Finans Katılım’ın Suudi Arabistan’a, Oyakbank’ın Hollanda’ya, Akbank’ın Amerika’ya, MNG Bank’ın Lübnan ve Ürdün’e, Tatbank’ın Amerika’ya, Tekfenbank’ın Yunanistan’a, , C Kredi Bank’ın İsrail’e, Finanbank’ın Yunanistan’a, Garanti Bankasının Amerika’ya, Dışbank’ın Hollanda ve Belçika’ya, TEB’in Fransa’ya, Koçbank’ın İtalya’ya, Sitebank’ın Portekiz’e, Demirbank’ın İngiltere’ye kısmen ya da tamamen satılmış olması sebeptir.
Faizinden kredisine kadar, borsasına kadar Türk para piyasasının büyük ölçüde yabancıların eline geçmiş olması sonuçtur.
Kırşehir Şeker Fabrikasının, ardından Tokat - Turhal Şeker Fabrikasının sonra Çorum, Kahramanmaraş - Elbistan, Muş, Erzincan, Erzurum, Afyon, Niğde - Bor ve Kırklareli - Alpullu Şeker Fabrikalarının satılması sebeptir.
Satılan bu fabrikalara 5 yıl boyunca pancardan şeker üretmeye devam şartı koşulmuştur. 5 yıl sonra bu fabrikaların üretimi durdurmaları halinde ne yapacağız. Sadece 2019 yılı içinde (1 yılda) yurtdışından 169 bin ton şeker ithal edilmesi ve bugün toz şekerin kilosunun 5,50 liraya yükselmesi sonuçtur.
Tekel’in içki bölümünün özelleştirilmesi öncesi ve sonrasında Şanlıurfa, Kırıkkale, Ankara, Çanakkale, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Nevşehir Ürgüp, Yozgat ve Denizli Acıpayam fabrikaları kapatılmıştır. Geri kalan fabrika ve tesisleri satın alan Türk şirketi 2 yıl sonra dört katı fiyatla bir Amerikan firmasına satmıştır. Bu Amerikan firması tarafından 5 yıl sonra bir İngiliz şirketine üç katı fiyatla satılması sebeptir.
İçki fiyatlarının astronomik rakamlara ulaşması, kaçak içki sektörünün oluşması, kaçak içkiden yüzlerce insanın ölmesi, kapatılan ve/veya satılan fabrikalardaki binlerce işçinin 4/C kapsamına alınması sonuçtur.
Tekel’in sigara bölümündeki İstanbul, Adana, Bitlis, Malatya ve Tokat Sigara Fabrikaları özelleştirme esnasında kapatılmıştır. Geri kalan kısmının ise Hollanda merkezli British American Tobacco firmasına satılması sebeptir.
Bu satış sonrası tütün üretimimizin yarı yarıya düşmesi, tarlada ve fabrikada binlerce insanın işini kaybetmesi, sigara fiyatlarının aşırı yükselmesi, buna bağlı olarak yurtdışından kaçak yollardan sigara ve tütün getirilmesi, devletin vergi kaybına uğraması sonuçtur.
Tekel’e bağlı olarak faaliyet gösteren ve Türkiye’nin tuz ihtiyacını karşılayan Şereflikoçhisar Kaldırım Tuz İşletmesi, Konya Yavşan Tuz İşletmesi, Iğdır Tuzluca Tuz İşletmesi, Balıkesir Ayvalık Tuz İşletmesi, İzmir Çamaltı Tuz İşletmesi, Kars Kağızman Tuz İşletmesi, Çankırı Tuz İşletmesi, Yozgat Sekili Tuz İşletmesi ve Ankara Kayacık Tuz İşletmesinin özelleştirilmesi sebeptir.
Market ve bakkallarda sofra tuzunun fiyatının on kat artması ve kar yağışlarında belediyelerin yeterli tuz stoklarının bulunmaması sonuçtur.
Manisa Soma Termik Santralinin özelleştirilmesi, sonra peş peşe Bursa Orhaneli, Sivas Kangal, Muğla Yatağan, Kütahya Seyitömer, Zonguldak Çatalağzı, Muğla Yeniköy ve Kütahya Tunçbilek Termik Santrallerinin özelleştirilmesi ardından da, Tokat Ataköy Hidroelektrik Santrali ile birlikte Eskişehir Beyköy, Kars Çıldır, Rize İkizdere, Erzurum Kuzgun, Tunceli Mercan, Erzincan Tercan, Artvin Murgul Hidroelektrik Santrallerinin ve Denizli Jeotermal Santralinin özelleştirilmesi sebeptir.
Bu santrallerin özelleştirilmesi yüzünden enerji üretiminde devletin elindeki altın hissenin, büyük gücün kaybolması ve enerji piyasasının özel sektörün eline geçmesi sonuçtur.
Mersin Limanı, Kuşadası Limanı, Dikili Limanı, Antalya Limanı, İskenderun Limanı, Samsun Limanı, Bandırma Limanı, Derince Limanı, Salıpazarı (Galataport) Limanı, Tekirdağ Limanı, Trabzon Limanı ve Çeşme Limanlarının işletme haklarının bir kısmının Türk firmalarına, bir kısmının da yabancı firmalara satılması sebeptir.
Fakat bu limanlarda yerli ve yabancı özel sektörün söz sahibi olması ve her biri sınır kapısı konumunda olan bu limanlarda doğabilmesi muhtemel güvenlik ve asayiş sorunları sonuçtur.
Seyitömer Linyitleri İşletmesi, Güney Ege Linyitleri işletmesi, İskenderun Demir Çelik İşletmesi, Murgul Bakır İşletmesi, Samsun Bakır İşletmesi, Yeniköy Linyitleri İşletmesi, Bursa Linyitleri İşletmesi, Ereğli Demir Çelik İşletmesi, Eti Alüminyum İşletmesi, Eti Bakır İşletmesi, Eti Elktrometalurji İşletmesi, Eti Gümüş İşletmesi, Eti Krom İşletmesi gibi madenlerin özelleştirilmesi sebeptir.
Bu özelleştirmeler sonucu sanayinin çeşitli kesimlerinde kullanılan hammadde kontrolünün özel sektörün eline geçmesi ve piyasa fiyatlarının sürekli yükselmesi sonuçtur.
Gemlik, Samsun, İstanbul ve Kütahya Gübre Fabrikaları ile Şanlıurfa, Tekirdağ ve Fatsa Gübre Depolarının özelleştirilmesi sebeptir.
Gübre piyasasının özel sektörün eline bırakılması ile ortaya çıkan astronomik fiyatlar ve bu fiyatların bütün tarımsal ürünlerin girdi maliyetlerini artırması ise sonuçtur.
Bir iletişim ve haberleşme devi olan Türk Telekom’un Lübnanlı bir firmaya satılması sebeptir.
Bu satış sonrası her biri yılların emek ve çabasıyla yetişmiş olan binlerce uzman personelinin başka kurumlara gönderilerek atıl durumda kalması, özellikle işçi personelin 4/C statüsüne alınması, haberleşme güvenliğimizin tehlikeye girmesi ve hepsinden önemlisi yüklenici firmanın banka borçları sebebiyle geri çekilmesi sonuçtur.
Araç Muayene İstasyonu, Trakya Cam ve Anadolu Cam, TÜPRAŞ, Tank Palet Fabrikası, SEKA, PETKİM, ASELSAN, Milli Piyango, Sakarya Traktör İşletmesi, TÜMOSAN İşletmesi, ASPİLSAN Askeri Pil Sanayi, Sümerbank, Zirai Donatım Kurumu, Zirai Aletler Fabrikaları ve daha şimdi burada hepsini sayamayacağım çeşitli kurum ve kuruluşun hisselerinin kısmen ve ya tamamen özel (yerli ve yabancı) sektörün eline geçmesi sebeptir.
Devletin kasasına akan gelirin özel sektöre (ki bir kısmı yabancı sermayeye) aktarılması yani altın yumurtlayan tavuğun kesilmesi sonuçtur.
Altın yumurtlayan tavuğun kesilmesi, hem yumurtayı hem de tavuğu kaybetmektir. Oysa ki, bizim içinde bulunduğumuz bu durumda sahip olduğumuz hiçbir şeyi kaybetme lüksümüz yoktur.
Takdir edersiniz ki, “ben ekonomist değilim” fakat ülke gündemini takip etmek için ekonomi eğitimi almak gerekmiyor, at gözlüğü takmayı reddetmek yeterli oluyor.
Artık bunu herkes anlaması dileklerimle…
İmam Hüseyin SAVAŞ