Ülkemizde rejimin henüz yeni değiştiği, Cumhuriyet’in halk tarafından kabul görmeye başladığı bir dönemde, 1927 Urfa’sı da bu yeni sürece uyum sağlama çabasındaydı. Türkiye genelinde ilk kez gerçekleştirilen nüfus sayımı, dönemin toplumsal yapısını anlamamız açısından oldukça kıymetli veriler sunar.

Türkiye nüfusu bugün 85 milyonu aşmışken, 1927 yılında bu sayı yalnızca 13 milyondu. İstanbul, o dönemde de ülkenin en kalabalık şehriydi; ancak günümüzdeki 15 milyonluk nüfusuna karşılık, o tarihte sadece 794 bin kişiye ev sahipliği yapıyordu. 

Urfa’ya gelecek olursak, 1927’de ilin toplam nüfusu 203.595 olarak kaydedildiği görülüyor. Bugün bu rakam 2,2 milyonu aşmış durumda. Merkez nüfusu ise o yıllarda yalnızca 58.633’tü; bu da halkın büyük kısmının kırsalda yaşadığını göstermekte. İlçelere bakıldığında, bugün 245 bini aşan nüfusuyla en kalabalık ilçemiz olan Siverek, 1927’de de 43.122 kişilik nüfusuyla ilk sıradaydı. Ancak aynı durum Viranşehir için geçerli değil Günümüzde 213 bin nüfusa sahip olan ilçemiz, o dönemde yalnızca 9.103 kişilik nüfusuyla Urfa’nın en az nüfuslu ilçesiydi.

O yıllarda Bozova, defterlerde “Yaylak” ismiyle yer alırken, günümüzde Yaylak, Bozova’ya bağlı bir mahalle olarak geçiyor. Bunun yanı sıra Ceylanpınar, Akçakale ve Halfeti gibi ilçeler, 1927’de henüz Urfa’ya bağlı değildi ve nüfus kayıtlarında bu adlarla yer almamaktaydılar. Ceylanpınar, o dönemde Resulayn adıyla Mardin’e , Akçakale Harran’a; Halfeti ise Birecik’e bağlıydı.

Tahrir defterinde yer alan memur verileri de o dönemin çalışma hayatını göz önüne sermektedir. Verilere baktığımızda il genelinde toplam 948 devlet memuru bulunurken, bunlardan yalnızca 8’i kadındı. Bu sayı, kadının kamuda ve iş hayatında ne kadar yeni olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Urfa’nın ağırlıklı olarak ticaret, tarım ve hayvancılığa dayalı bir yapıya sahip olması, kamu alanında çalışan kişi sayısının az olmasını da ayrıca göstermektedir.

Çoğunluğu Müslüman olan şehrimizde, Hristiyan, Ermeni ve Musevi vatandaşlar da yaşamaktaydı. Nüfus sayımında Hristiyanlar, mezheplerine göre Katolik, Protestan ve Ortodoks olarak sınıflandırılmıştır. Bu durum, o dönemde Urfa’da her kesimden insanın bir arada yaşadığını ve şehrin sosyal yapısının oldukça çok kültürlü olduğunu göstermektedir. Ermeni ve Musevi nüfusunun varlığı, Urfa'nın yalnızca dini değil, aynı zamanda etnik açıdan da zengin bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymaktadır.

Son yıllarda kırsalda yaşayanların şehir merkezine yoğun şekilde göç etmesiyle birlikte, merkezde Kürtçe ve Arapçanın eskiye nazaran daha fazla konuşulduğunu gözlemliyoruz. 1927 sayımında, şehir merkezinde (merkeze bağlı köyler hariç) 27.642 kişi Türkçe, 1.062 kişi Kürtçe, 354 kişi ise Arapça konuşmaktaydı. O dönemde şehir merkezindeki çarşı-pazar esnafı ağırlıklı olarak Urfa’nın yerlilerinden oluştuğundan, Türkçe daha yaygın şekilde konuşulmaktaydı. Günümüzde ise kırsaldan gelenlerin çarşı ve pazarda daha etkin olması, Kürtçe ve Arapçanın kullanımını artırmıştır.

Tahrir defteri, bunların yanı sıra halkın cinsiyet dağılımı, medeni hâli, meslek grupları ve maluliyet durumları gibi birçok ayrıntılı bilgiyi de içermektedir. O dönemin Urfa’sını daha iyi anlayabilmek için çok önemli bir kaynak olan bu defter, geçmiş ile bugünü kıyaslayabilmemize de imkân tanımaktadır.