Şehir merkezinin en işlek noktalarında bulunan bu iki han birbirlerine yürüme mesafesi olarak 5 dakika yaklaşık olarak da 2 km uzaklıktadır. Her gün binlerce insanın yanından geçtiği bu hanlarımız maalesef yıkılmaya yüz tutmuş harabe bir halde kaderine terk edilmiştir. İkisi de hem tarihi hem de kültürel olarak değerli ve kıymetli yapılarımız olmasına rağmen gereken ilgiyi görmedikleri için günbegün tarihe karışmaktadır.

Bu hanlardan biri Topçu Meydanında bulunan  Topçu Hanıdır. Meydanla aynı ismi taşımasının sebebi Milli Mücadele zamanında hanın içinde bulunan toplar olduğu yahut hanın içinde bir süre konaklamış topçu birliği olduğu söylenmektedir. Hanın asıl ise "Hacı Bekir Bey Hanı" olarak bilinmektedir. Hacı Bekir Bey dönemin İran Şehbenderidir (İran Konsolosu). Parmaksızzadelerden olan bu zat aynı zamanda hanın güney cephesinde bulunan Şehbenderiye Camiyi de yine aynı dönemde 1900'lü yılların başında yaptırmıştır.

Bu hanın çevresinden bahsedecek olursak güneyinde Şehribenderiye Cami, Batısında İl Halk Kütüphanesi,Kuzeyinde Pazar yeri ve Doğusuda boş bir alan bulunmaktadır. Halk tarafından daha çok dış cephesindeki Balıkçı bilinmekte olup balıkçının yanı sıra lokanta cafe oto yıkama vs gibi işletmeler de mevcuttur. Mevzu bahis olan bu dükkanların çoğu bölgede yoğunluklu yaşayan Suriyeliler tarafından işletilmektedir. Hanın içine gelecek olursak genel olarak virâne bir halde şuan. İçindeki bir çok dükkan kapalı ve atıl durumda olup açık olanlar ise demirci,marangoz gibi alanlarda faaliyet göstermektedir. Hanın bakımsızlığının yanında duvarları boyanmış,yazılar yazılmış her tarafa çöpler atılmış bir durumda. Çevresini kaplayan ve aslını korumayan dükkanlardan dolayı han görünmez hale gelmiştir.

Hanın en trajik yanı adını handan alan meydanın isminin Topçu yerine Rabia Meydanı olarak değiştirilmesinden kaynaklanan yıllarca süregelen tartışmaların yanında hanın toplumun bir çok kesiminin tarafından adının dahi bilinmemesi daha da vahimi yanından yüzlerce kez geçmiş olan insanların bile orada bir han olduğunu bilmemesi.

Diğer Han ise günümüzde Ahmet Bahçivan İş Merkezinin yanında yıkılan belediye binasının arka kısmında kalmaktadır. Şimdilerde otopark ve oto yıkama olarak kullanılan bu han geçmiş yıllarda kısmen restore edilerek bir dönem de restoran ve cafe olarak da kullanıldı.

Bu han Sarayönünde olup Kürkçüzadelerden Ahmet Bican Ağa tarafından 1900'lü yılların başlarında yaptırılmıştır. Zamanla el değiştiren bu han daha sonra Yemen Askeri Mustafa Ağa'ya satılmış ve bir dönem "Yemen Askeri Mustafa Ağa Hanı" ismiyle anılmıştır. 1960'lı yıllara geldiğimizde ise yine el değiştirip bir dönem "Ahmet Naci'nin Garajı" ve "Yazlık Türkmen Sineması" olarak da faaliyet göstermiştir.

Hanın şuan güney cephesinde birahaneler mevcut ve güney kapısında hala tarihe direnen iki kitabe kendini korumakta. Yine hanın ön tarafında lokanta ve ayakkabıcı dükkanları, kuzey kısmına bakınca bir kaç kapalı dükkan ve ekmek fırını faaliyet göstermekte.

Bu iki hanı şehir merkezindeki diğer Hanlardan ayıran en büyük özellik "Aşağı Çarşı" bölgesinde olmaması merkezi konumları ve kolay ulaşım sağlanması. Topçu Hanın restorasyon konusunda vakıf olmasından kaynaklanan problemler olduğu bilinmekte hatta geçtiğimiz yıllarda büyükşehir belediyesi tarafından Topçu Hanının kitap cafe olacağı söylense de bir netice alınamadı.

İki hanın da içindeki ve çevresindeki dükkanlara sahip çıkılıp restore edilip çirkin görüntünün kaldırılması gerekmekte. Bican Ağa Hanı mevkii olarak köprübaşı kahvaltıcılarına yakın olduğundan restore edildikten sonra içinde yöresel kahvaltıcılar ve yöresel lezzetlerin  buluştuğu turistlik bir görünüme kavuşabilir. Topçu Hanı ise İl Halk Kütüphanesinin yakınında ve dershanelerin de çevresinde olduğundan öğrencilere de hitap edecek şekilde kitap cafe,sahaflar ve aile çay bahçesi gibi turizme kazandırılabilir. Memleketimizde hak ettiği değeri görmeyen bir yer gördüğümüzde klasik "Burası Antep'de olsaydı nasıl değerlendirirlerdi" sözünün yerine bu sefer "Buralar Diyarbakır'da olsaydı nasıl restore eder ve turizme kazandırırlardı" diyoruz. Çünkü Diyarbakırda bu çeşit tarihi hanlar çok güzel restore edilmiş ve turizme kazandırılmış durumda. Hem vatandaş kazanıyor hem turist çekiyor hem de tarihi yapılar ayakta kalmış oluyor. Umarız bir gün bizim memlekette de böyle yapılar hak ettiği değeri görür.