Bugün 20 Şubat…
Bundan tam 10 yıl önce Ege Üniversitesinde bir cinayet işlendi…
Ailesinin tek çocuğu olan ve Tarih Bölümü dördüncü sınıfta okuyan Fırat Yılmaz Çakıroğlu devletin okulunda, devlet düşmanları tarafından şehit edildi.
Fırat, Ege Üniversitesindeki Türk milliyetçilerinin sırtını dayadığı karlı bir dağ gibiydi.
Fırat, sadece ülkücülerin değil, milli ve manevi değerlerimize saygılı olan her öğrencinin sığındığı güvenli bir limandı.
Fırat, iffet abidesi Beyza’nın evlenip, yuva kurmayı düşlediği yavuklusuydu.
Fırat, tarih okurken adını altın harflerle tarihe yazdıran bir şehitti.
Ama en önemlisi de Fırat, Özlem hanım ve Fuat Mahir beyin umudu, geleceği ve biricik evlatlarıydı.
Bizler sene de bir gün Fırat’ın resimlerini paylaşıyoruz,
Fırat hakkında makaleler yazıyoruz,
Fırat’ın anısına şiirler yazıyor, türküler yakıyoruz,
Fırat’ın resmini duvarlara nakış nakış işliyoruz,
Ülkücü kuruluşların programlarında, anma toplantılarında Fırat’ı anlıyoruz, dinliyor, ruhuna Fatihalar gönderiyoruz…
Ertesi gün yani 21 Şubat’ta normal hayatımıza geri dönüyoruz!
Fırat’ın şehadetiyle içimize düzen ateş, zaman içinde küllenmese bile kor haline dönüşüyor…
Ama anne, babası ve yavuklusu için öyle miydi?
Onların içindeki ateş ilk günkü gibi alev alev yanıyordu.
Evin her köşesinde, kullanılan her eşyada, ziyarete gelen eş, dost, akrabada, fırında, bakkalda, manavda, kitapta, defterde, kalemde Fırat ile ilgili anıları gördükçe o ateş yeniden harlanıyordu.
Yılda bir gün, bir defa değil,
Her gün, her saat, her saniye o ateş yeniden harlanıyor…
Yani kelimenin tam anlamıyla, “ateş düştüğü yeri yakıyordu”
……………..
Fırat’ımızdan 13 ay önce de İstanbul Esenyurt MHP seçim bürosu açılış törenine saldıran pkk’lı teröristler Cengiz Akyıldız’ı şehit etmişti.
Cengiz Akyıldız, henüz 18 yaşındayken POL-DER’lilerin işkencesinden geçmiş, işlemediği birçok suçtan dolayı 11 yıl hapis yatmış, 1991 yılındaki infaz yasasından faydalanarak tahliye olmuş cesaret ve feragat sahibi ülkücü bir gazeteciydi.
Cengiz Akyıldız dünyada dikili bir ağacı olmayan, kirada oturan, düzenli geliri bulunmayan, tek serveti üç kızı olan fedakâr bir aile babasıydı.
Eşi ve çocukları 11 yıldan beri Yusufiyeli Şehit Cengiz’in ateşiyle yanıp, kavruluyor.
…………..
Peki bu ülkücüler neden saldırıya uğramıştı?
Bu saldırıları yapanlar nereden cesaret alıyordu?
Aslında “o dönem” tek şehit edilen ülkücü siviller de değildi.
“o dönem” dediğim, toz pembe hayaller kurularak başlatılan “çözüm süreci dönemiydi”
Omurgalı bir siyaset izleyen MHP ve ülkücü kuruluşlar o dönem devletin ve milletin zarar göreceği gerekçesiyle çözüm sürecine karşı çıkmıştı.
İşte bu karşı çıkış, ülkücüleri hedef tahtasına oturtmuştu.
Bu sebepten dolayı, Erzincan’da Ülkü Ocaklarında oturan gençlere biber gazı sıkılmıştı, Şanlıurfa’da gece ellerinde sopalarla kilometrelerce yol yürüyerek insanlara korku salan 16-20 yaşlarındaki teröristler MHP il binasını taşlamıştı. Diyarbakır’da, İzmir’de ve birçok şehirde ülkücü kuruluşlara saldırılar düzenlenmişti.
Sadece ülkücülere yapılmıyordu bu saldırılar…
Yaklaşık iki yıl süren çözüm sürecinde yapılan kahpe saldırılarda yüzlerce asker, polis, öğretmen, mühendis, memur, işçi, öğrenci ve sivil vatandaşımız şehit edilmişti.
Camiler saldırıya uğramış, kütüphaneler yağmalanmış, müzeler yakılmıştı.
Sonunda uygulanan siyasetin yanlış olduğu anlaşılmış ve “bunlar ne yazık ki çözüm sürecini anlamadılar, anlamak istemediler. Şu anda bu buzdolabındadır” denilerek buzdolabına kaldırılan çözüm süreci aradan geçen on yıl sonra ısıtılarak tekrar sofraya konulmak mı isteniliyor?
Nasıl böyle bir kanıya vardım?
pkk terör örgütüyle bağlantılarından dolayı onlarca belediye başkanı görevden uzaklaştırılan siyasi partinin temsilcileri İmralı’daki teröristbaşıyla görüşmeler yapıyor, Irak’taki şaibeli yönetimle görüşmeler yapıyor, Avrupa’daki terör sevicilere mektuplar gönderiliyor ve bu durum adım adım yaklaşan yeni bir çözüm sürecini haber veriyor.
Yeni bir süreç başlatılmadan önce, geçen seferki çözüm sürecinin buzdolabına kaldırılma sebepleri gözden geçirilmelidir.
Bu vesileyle, Fırat Yılmaz Çakıroğlu, Cengiz Akyıldız ve çözüm sürecindeki yüzlerce şehidimize Allah’tan rahmet, ailesi ve sevenlerine sabırlar diliyorum.