Binlerce yıldan beri devam eden Türk töresine göre belli aralıklarla Kurultay toplanırdı.
Eski dönemlerde iki çeşit kurultay vardı:
Birincisi, İyi veya kötü her önemli olaydan sonra olağanüstü kurultay toplanırdı. Bu kurultaylar günümüzde olduğu gibi liderin konuşup tebânın alkışladığı toplantılar değildi. Aksine kıran kırana eleştirilerin yapıldığı, hazır bulunan herkesin söz alıp konuştuğu, tartışarak en doğrunun ortaya konulduğu hayati öneme sahip toplantılardı.

İkincisi, belli aralıklarla toplanıp, ileriye yönelik planların masaya yatırıldığı, tartışıldığı ve yol haritasının çıkartıldığı toplantılardı.
Çünkü töre konuşunca han susardı!

Türkiye’de yüzde 25’lik oy oranına sahip olan ülkücülerin “imamesi kopmuş tespih taneleri gibi” onlarca partiye dağıldığı günümüzde artık ciddi manada bir kurultay toplanması şart olmuştur.
Akademisyen, bilim adamı, doktor, avukat, mühendis, gazeteci, memur, işçi, esnaf, çiftçi, sporcu, sanatçı, halk ozanı, iş insanı, ev hanımı, üniversite öğrencileri dâhil her meslek grubundan bilinçli ülkücüler arasından seçilecek en az beş bin ülkücü bir haftalık kampa alınmalıdır.
Bu kampta ilk önce hareketin sorunları tespit edilerek çözüm yolları aranmalıdır.

Toplanacak bu kurultayda:
Milli doktrin Dokuz Işık’taki verilerin güncellenerek yeni baskısının yapılması,
Ülkücü memurların yeniden tek sendika çatısı altında toplanması,
Son seçimlerde başarı grafiği düşen il, ilçe ve belde teşkilatlarında nöbet değişiminin sağlanması,
Parti ve yan kuruluşlarda adı, ünvanı, birikimi ne olursa olsun, hiç kimsenin aynı görevde iki dönemden fazla kalmaması,
Sürekli olarak dinamik, bilgili, birikimli genç arkadaşların yönetim kadrolarında bulunması,
Milletvekili, belediye başkanı, il genel meclisi üyesi, belediye meclisi üyesi ve delegelerin mutlaka ön seçimle belirlenmesi,
Teşkilat içindeki (parti, ocak, sendika) teftiş ve denetleme mekanizmasının yenilenmesi, davetsiz, habersiz, karşılamasız, törensiz gerçek teftişler yapılması,
Geçmiş dönem il başkanı, ilçe başkanı, ocak başkanı, belediye başkanı ve milletvekilleriyle aradaki bağı koparmamak için her yıl farklı bir şehirde toplanarak fikir alış verişinde bulunulması,

Ülkü Ocaklarının “Kamu Yararına Çalışan Dernek Statüsü”ne geçirilmesi için çaba harcanması,
Yurt genelindeki bütün ocaklarımızın her sabah 08.00’de açılıp, akşam 22.00’den önce kapanmayacak şekilde çalışması,
Bütün ocaklara yerel ve genel müfredat hazırlanıp, haftada en az bir defa olacak şekilde yıl boyunca hiç aksamadan seminer, konferans ve paneller düzenlenmesi,
Ocakların Türkiye genelinde eş zamanlı olarak, atletizm, bisiklet, bilardo, satranç, bilgi vb. yarışmalar düzenlemesi,
Yedi coğrafi bölgede birer gençlik kampı kurarak, yaz aylarında onar günlük hızlandırılmış teorik ve pratik eğitimler verilmesiyle ülkücü gençlerin tam donanımlı bir şekilde hayata hazırlanması,
İmkanı müsait olan ocakların finansal kaynak oluşturmak amacıyla, spor salonu, kitabevi, kafe, lokal, büfe, çay bahçesi ve otopark gibi işletmeler kurması,
Parti, ocak, sendika il, ilçe başkanlıkları ile genel merkezlerinin internet sayfalarında, sosyal medya hesaplarında geçmiş dönem başkanlarına, projelerine ve eylemlerine yer vererek kurumsallaşması,
Teşkilat binalarında eski başkanlar köşesi oluşturularak, eski başkanların onore edilmesi,

Ahmet Yılmaz, Ali Aksoy, Ali Ateş, Alperen, Arif Nazım, Aşık Devai, Aşık Sefai, Atilla Yılmaz, Behzat Çiçek, Cafer Altun, Erhan Çerkezoğlu, Fahrettin Sönmez, Hasan Sağındık, Kara Ozan, Kaya Kuzucu, Kılıç Ozan, Mehmet Borukçu, Mehmet Çeker, Mustafa Aksoy, Mustafa Öcal, Osman Öztunç, Ozan Nihat, Ozan Ünsal, Yıldırım Yıldızdoğan, Zafer İşleyen ve daha onlarca ülkücü sanatçıyla bir konser seferberliği başlatılması,
En az oy aldığımız, en küçük ilçelerden başlamak suretiyle, eskiden olduğu gibi kapalı spor salonlarında, stadyumlarda büyük konserler düzenlenerek teşkilatlarda heyecanın diri tutulması ve ozanlık geleneğinin yaşatılması,
Mevcut ülkücü tiyatro guruplarının desteklenmesi ve yeni tiyatro guruplarının kurulmasıyla bir kültür hamlesi başlatılarak bütün il ve ilçelerde milli konuların işlendiği tiyatro oyunları sahnelenmesi,

Şehit ülküdaşlarımızla ilgili kapsamlı bir çalışma yapılıp, şehit sayısının belirlenerek tamamının bir ansiklopedide toplanması ve Kızılcahamam’daki şehitler anıtına sehven yazılan isimlerin silinmesi,
Ülkücü şehit ailelerinin her ay düzenli olarak ziyaret edilmesi, imkânı olmayanların evinin boya ve bakımlarının yapılması, temizlik ve ev işlerinde yardımcı olunması, gıda desteğinin sağlanması, iftar yemeği, şölen, kutlama, konser vb. programlarda şehit yakınlarına protokolün en ön sırasında özel yer ayrılarak, özel araçla evlerinden alınıp, geri eve bırakılması,
Başbuğ Alparslan Türkeş başta olmak üzere, harekete hizmet eden bayrak adamların ve şehit ülküdaşlarımızın hayatlarının anlatıldığı çok kaliteli filmlerin çekilmesi,

Erciyes Zafer Kurultayı, Erdemli Türkmen Şöleni, Zorkun Yaylası Şenlikleri, Kestel Yaylası Şöleni ve daha yurdun dört bir yanında yüzbinlerce katılımcı ile yapılan açık hava eylemlerinin yeniden başlatılması,
Ülkücü Hareketin adıyla özdeşleşmiş olan Ortadoğu Gazetesinin yeniden yayın hayatına geçirilmesi,
Yüzlerce şubesi, on binlerce üyesi ile güçlü bir teşkilat yapısına sahipken kapatılan Ülkücü İşçiler Derneğinin yeniden faaliyete geçirilmesi,
Kuruluşundan beri atıl durumda olan Ülkügücü Spor Kulübünün aktif hale getirilerek, bu kulüpten çeşitli branşlarda Avrupa, Olimpiyat ve dünya şampiyonları yetiştirilmesi,

Davetli dava adamlarının bu kurultaya girerken nefislerini dışarıda bırakmaları ve bir hafta, gerekirse iki hafta boyunca teşkilatın üstün menfaatleri ön planda tutularak bütün konular masaya yatırılmalı ve katılan herkesin söz alarak fikrini beyan etmesi son derece önemlidir.
Titreyip kendimize dönmemize vesile olacağına inandığım bu kurultayın toplanması tarihi bir sorumluluktur.
Kurultay toplansın, Türk töresi işlesin!