Efendisinin ayaklarını yıkayarak yıllarını geçirmiş olan köle ruhlu müptezel, bütün dünyayı efendisinin ayak kirlerinin aktığı naylon leğenden ibaret zannedermiş…
Efendisinin ayaklarını yıkadıkça kendisinin bütün günahlarının da o ayak kirleriyle birlikte naylon leğene akıp gideceğini zannedermiş…
Aslında zannetmekten öte, bir dilekmiş bu…
Çünkü bu müptezel hiç de temiz değilmiş...
Müptezelin asıl işi ayak yıkamak, ibrik ve leğen taşımak, yerine göre havlu, yerine göre peçete tutmak olduğu halde hiç alakası olmayan bir devlet kurumundan kallavi bir maaş almaktaymış…
Yani hakkı olmayanı alarak harama bulaşmış…
Hem kel, hem fodul…
Hem müptezel, hem haramzade!
Bu müptezel kendisini Bruce Lee’nin halefi olarak tanıtıyor ve öğrendiği üç-beş figürle çevresine fiyaka yapıyormuş…
Günlerden bir gün ki, o gün Türk’ün en kara günlerinden biriymiş…
Türk dünyasının Başbuğu ebediyete intikal etmişti.
Adriyatik’ten Çin Seddine kadar bütün Türk dünyası Başbuğun yasını tutmakta, defin töreni için hazırlık yapmaktaymış…
Herkes Kur’an-ı Kerim okurken, dua ederken, bu müptezel, Başbuğun mübarek naaşına dil uzatma hadsizliğinde bulunmaktaymış…
Müptezelin gereksiz lakırdıları kulaktan kulağa yayılmış, yayılmış ve derken Başbuğun manevi evladı olan bozkurtların kulağına kadar gitmiş…
Gitmesiyle birlikte de, her bozkurt birer akıncı reisi gibi ileri atılarak bu çakma Bruce Lee’yi aramaya başlamış…
Müptezelin arkadaşları ve efendisi, bozkurtları uyarmış:
“Sakın buralarda fazla dolaşmayın, bizim Adapazarlı Bruce Lee sizi buralarda görürse çok fena döver haberiniz olsun” demiş ama dinleyen kim?
Bozkurtların kan beynine sıçramış, ne yapıp edip çakma Bruce Lee’yi yakalayıp haşlanmış tavuk gibi didiklemekmiş ve dünyanın bir naylon leğenden ibaret olmadığını ispat etmekmiş niyetleri…
Ama ne çare ki, kendisini Bruce Lee olarak tanıtan müptezelin asıl marifeti, kaçmak konusunda tazıyla, saklanmak konusunda ise fareyle yarışmakmış aslında…
Hani hak etmeden aldığı maaş kallavi demiştik ya,
Yani müptezelde itibar olmasa da para, pul çokmuş ki, sanırım o parayla ne kadar fare deliği varsa satın almış…
Günlerce, aylarca fare deliklerinde saklanmış da, ortalara çıkamamış…
Ne o çok güvendiği efendisi, ne çevresindeki salon akıncıları çakma Bruce Lee’ye sahip çıkamamış…
Çünkü, “ölümü göze almış bir bozkurttan daha tehlikeli bir silahın keşfedilmediğini” bütün dünya çok iyi biliyormuş…
Müptezelin her gün yeni bir özelliği ortaya çıkıyormuş;
İtibarsız, haramzade, korkak, bilgisiz, taklitçi…
Aradan çeyrek yüzyıl geçmiş müptezel yaşlanmış ve bunama belirtileri başlamış…
Ellerinden kurtulmak için fare deliklerini nasıl satın aldığını unuttuğu bozkurtlara yeniden dil uzatma hadsizliğinde bulunmaya başlamış…
Bunak müptezel bu çıkışı ile yeniden dikkatleri üstüne çekmiş…
Ve yaptığı bütün yolsuzluklar, usulsüzlükler, ahlaksızlıklar çarşaf çarşaf ortaya saçılmış…
Şimdi bozkurtlar bu ayak yıkayıcı müptezelle muhatap olarak ellerini kirletmek istemiyormuş, sadece bu müptezele kamu kurum veya kuruluşlarından yapılan her türlü ödemeye son verilmesini, spor camiasının üstünden elinin çektirilmesini bekliyormuş…
Bozkurtlar bu olayı araya zaman girse de unutmayacakları için bu müptezele yediği nanenin faturasını hemen ödetecek bir yetkili arıyormuş…
Bu konudan dolayı kimin kızacağı, kimiz üzüleceği de bozkurtların umurunda değilmiş…
Olay bundan ibaretmiş…