Fırat Kalkanı operasyonu, kayyum atamaları, FETÖ’yle mücadele derken hergün bir çok kişinin aslında tümden bir milletin kaderini etkileyecek süreçlerden geçiyoruz ve millet olarak büyük çoğunluk bu süreçlerin arkasında duruyor.

FETÖ’yle mücadele konusunda yurtdışında kalan veya yurtdışına kaçan FETÖ mensuplarının yaptıkları lobi ve kulis faaliyetlerinin kışkırtıcılığı karşısında ülke olarak fikri bir olgunlukla ve ikna edicilikle hazır ve hassas olmamız gerekiyor. Mesela Amerikan seçimlerinde yüksek miktarda bağışlar yapan, Türkiye düşmanlığı adına veya ülkemiz ve bölge üzerindeki emelleri doğrultusunda düzenlenen toplantılarda söz alan FETÖ mensupları Büyük Türkiye projesine düşman olanlar için çok iyi bir piyon, değerlendirilmesi gereken bir malzeme aynı zamanda. Yurt içinde ise hayatın bir çok alanına bulaşmış olmalarından dolayı bir sürü insan ise FETÖ ile ilgili suçlu ve suça bulaşmış konumunda . Bu arada yaşla beraber kurunun da yandığı söylemleri asıllı veya asılsız da olsa çokça dillendiriliyor. Adalet vurgusu yapmanın bile FETÖ’nün oluşturmak istediği bir algı çalışması sayılabilecek bir psikolojik ortam da oluşturulmuş durumda . Ama , ancak,fakat ile başlayan cümlelerin bile bu algıya katkı sağladığı ile ilgili uyarılar, mesajlar özellikle sosyal medyada dillendiriliyor. Ben bu tip yaklaşımların toplumumuzun gücünü zayıflatacağına inananlardanım. Suçlu ve suçsuzu ayırma konusunda hassas olmalıyız. Yani mazluma sahip çıkmak ve hak arayışlarına kulak tıkamamak bizim siyasetimizin temel gereği ve gerçeği diye düşünüyorum. 28 Şubat’ta ve düzenlenen Cumhuriyet Miting’lerinde bayrakları eline alarak kendilerini vatansever Refah Partilileri’de vatan düşmanı ilan etmeye çalışanları ve bu toptan suçlamacı anlayışın mağdurları olarak yaşadığımız zorlukları unutmamalıyız. Umarım bu psikolojik ortamdan ülke olarak bir an önce kurtuluruz ve inşaallah bir daha bu millet böyle bir tecrübe hiç yaşamaz .

Karanlık gecedeki siyah karıncanın bile hakkını savunmak adına ki bizim siyaset felsefemiz bunu gerektirir ben de adalet vurgusu yapmak istiyorum. Örneğin; Kayyum atamalarından sonra Derik Belediyesi’nde 3 dilde asılı olan tabelanın indirilmesinden bir gün sonra tabelayı indirmenin işgüzarlık sayılıp tabelanın tekrar asılması takdir edilecek bir davranıştır. Derik Belediyesi’nde yapılan işgüzarlığın gayet rahat FETÖ meselelerinde de yapılmış olabileceğinden şüphe yoktur. Çünkü FETÖ’nün 5-6 yıl önceki toplumdaki popülaritesini pik noktalara vardıran ahlaki zaafiyet maalesef aynı toplum olduğumuz için zaaf olarak şu anda da mevcut ve bu mücadelede de aynı zaafiyet sebepleriyle işliyor olması kuvvetle muhtemeldir. Toplumun bir kesiminde FETÖ meselesinde sanki suçluları çoğaltarak bir mücadele tarzı oluşturulmak isteniyor gibi oysa ki bu anlayışın hem adalet anlayışını inciteceği hem de toplumumuzun gücünü düşüreceği ve üzeceği kanaatindeyim. Suçu olanın cezasını çekeceği bir adalet anlayışı ve suçluları azaltma mantığıyla gidilecek bir yolun hem toplumumuza hem de FETÖ’yle mücadeleye daha fazla güç katacağına inancım var. Nitekim son gelişmeler bizi doğrular niteliktedir. Tunceli’de açığa alınan 418 öğretmen ve 68 Milli Eğitim personelinin görevlerine iadesi bu işgüzarlığın olduğunu doğruluyor. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı’mızın yaşla kuruyu ayırma noktasındaki uyarıları doğrultusunda Başbakan’lıkta ve illerde kriz masalarının oluşturulacağının açıklanması ve mağdur olduklarını iddia edenlerin buralara başvurabilecek olmaları bu açığı anlamış ve ihtiyaca cevap veren kesin doğru adımlardır.

Allah ülkemize, milletimize zeval vermesin, mutlu ve huzurlu yarınlarda sade ülkesinde değil tüm dünyada huzur ve mutluluk arayışı olan hak ve hakikat yolcularının yolunu açık etsin...