Bugünlerde yaşadığımız hadiseler bu konudaki seviye kaybımızı tekrar gözler önüne getirmekle beraber bu konuyu yani erdemli insan meselesini gündeme almamızı değil gündemimizden çıkarmamamız gerektiğini söylüyor bize.
Tecavüzcü milletvekili, tacizci şeyh, vurguncu tüccar, fırsatçı esnaf, üfürükçü hoca, istismarcı öğretmen, belediye başkanı, siyasetçi, rektör, dekan, öğretim görevlisi v.s...
Rahatlıkla güvenebilmemiz gereken insanlar hiç olmayacak yerlerde; hoca demişler iğrençlik peşinde, seçtiğimiz başkan el alemin namusunda, seçilmiş milletvekili en yakınının namusuna göz dikmiş, örnek olması gereken vekil hanımına şiddet uygulamakta, dekan bey hanımına kadro ayarlamakta, öğretmen kendisine teslim edilmiş biricik yavrularımıza kötü gözle bakmakta, bankadaki memur bankasını dolandırmakta, belediye başkanı iş isteyen kızcağıza sarkmakta....
Eğitim sistemimiz erdemli insan yetiştiremiyor, kapitalist sistem acımasız daha fazla para, kazanç, zevk için insanlara tüm değerlerini, en yakınlarını bile harcatıyor. Beyaz gömlek, kravat ve traşlı bir yüz aslında hiç bir şeyi aklamadığı gibi ne zihinlerde beyaz bir sayfa açıyor ne de bir gönül rahatlığı sağlıyor hatta tüm bu olanlara bir perde, bir maske oluyor sanki. Mahkeme salonlarına takım elbise ve kravatla çıkan suçlular kendilerini sevimli gösterecek maske ilhamını buralardan alıyor belki de...
Siyasetle de bu işi çözemediğimiz ortada her geçen gün yaşadığımız bu düşüş bize bunu gösteriyor. Tüm insanlığa örnek bir ahlak olarak gelmiş peygamberimiz efendimiz Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v)'i anlatamıyoruz, zihinlere nakşedemiyoruz. Tam aksi son örneğini sahte şeyh diye yaşadığımız olaylar siyaseten bazı cenahları dine ve dindara saldırmaya teşvik ediyor. Tanıdıklarımdan da tespit ettiğim bazı bu tip insanların genel savı dindar insanların bu tip suçları işlemeye meyilli olduğu fikrine sahipler bu insanlar. Bu fikri besleyen düşüncelerine baktığınızda dindar insanların ortamlarında cinseliğin bir tabu olduğu, rahat yaşayamamaktan kaynaklı bir açlık ve meraktan bahsederler ki hep, bu düşünce kendi yaşam tarzlarını destekleyen ancak toplumsal faydadan uzak, değer üretmeyen, ferd ve aileyi feda eden kendisiyle de çelişen bir tespittir. Çünkü mantıken eğer bu yaklaşımda doğruluk payı olsaydı en erdemli insanların batakhaneler ve şarap mahzenlerinden çıkması gerekirdi.
Bu tip vesilelerle dine ve dindarlara saldıranlara aslında muhtaç oldukları örnek kimliğin Siyer-i Nebi'de olduğunu göstermek, izah etmek yine müslümanın görevidir. Peygamber efendimizin yaşantısından yaşadığımız güncel meselelere çözümler, insanı duruşlar çıkarabilmeliyiz. Bunu yapabildiğimizde bu konuda ne kadar geride olduğumuzu ve aslında ne olması gerektiğini görme imkanı olacaktır. Bir örnek olarak önemli veya önemsiz sebeplerle kadın cinayetleri, boşanmalar ve aile kavgalarının sıklıkla karşımıza çıktığı zamanımızdan 14 asır önce Efendimizin damadı yani kızı Hz.Zeynep'in kocasının müslüman olmayı reddeden bir gayrimüslim olduğunu biliyormuydunuz?
Peygamber Efendimize karşı Bedir Savaşında damadının da savaştığını biliyormuydunuz? Kendisine karşı savaşmasına rağmen vahiy yoluyla müslüman kadınlarla müslüman olmayan erkeklerin evli olması caiz değildir emri gelene kadar kızını kocasından ayırmadığını biliyormuydunuz?
Tüm bunlara rağmen damadının "Ben Zeynep'le görüşmek istiyorum" talebine olumlu cevap verdiğini ve imkan sağladığını biliyormuydunuz?
Böyle bir örnek duruşu maalesef insanlar şu an yaşanan bazı benzer olaylarda maalesef sergileyememektedir.Yapılması gereken klasik bir öğretiden öte Efendimizin hayatındaki bu tip örnek insani duruşların net bir şekilde çıkarılıp anlatılmasıdır. Ancak gelin görün ki adam müslüman diye tacizciyi, vurguncuyu, torpilciyi tanıdığında bunu izah etmek maslesef mümkün olmuyor. Hülasa birilerine eğer örnek bir ahlak, örnek bir insan anlatma derdiniz varsa dolaylı olarak bu ahlaksızlarla uğraşmak da sizin derdiniz oluyor maalesef...