Türkiye Cumhuriyeti devleti dünya üzerindeki en güçlü Türk devleti olması sebebiyle, hem diğer Türk devletlerinin, hem esir Türklerin, hem de bütün mazlumların umududur.
Ülkemizdeki işgücü ve genç nüfus potansiyeli gerçekten bütün dünyayı kıskandıracak bir boyuttadır.
Sadece 15 - 24 yaş aralığında 13 milyon Türk genci vardır.
Bu güç Avrupa ülkelerinin elinde olsa, dünyayı yerinden oynatırlar.
Biz ne yapıyoruz?
Dünya üzerindeki toplam 208 ülkenin televizyon izleme oranları her yıl tespit edilirken maalesef biz Türkiye olarak her sene mutlaka ilk beşin içinde kendimize yer buluyoruz.
Bakınız gelişmiş ülkelerde, örneğin İzlanda’da bir kişi günlük ortalama 1 saat 16 dakika süreyle televizyon izlerken, Norveç’te 1 saat 47 dakika, İsveç’te 2 saat 10 dakika süreyle televizyon izlenmekte iken, Türkiye’de bir vatandaş günlük ortalama 4 saat 50 dakikasını televizyon karşısında geçiriyor.
Eskiden karasal antenlerle izlenen televizyonda önce tek kanal, sonra iki, üç, beş, on derken… Şimdilerde uydu yayınıyla ortalama 300 kanal izlenebiliyor, çanak anten sayısını ikiye çıkarınca izlenebilecek kanal sayısı da binlerle ifade edilmeye başlıyor.
Tabi binlerce kanal olsa da ortalama Türk ailesinin evinde yaygın olarak izlenen kanal sayısı 10-12’yi geçmiyor.
Bu kanallarda, biri bizi gözetliyor, hadi gel evlenelim, kimin sesi daha güzel, bir genç kız veya erkek nasıl sirk maymununa dönüştürülür tarzı programlarla milletimizin tarihi ve kültürel değerlerini yıllarca ayaklar altında çiğnediler.
Günümüzün yeni modası dedektiflik!
Polisin, jandarmanın, savcının, hakimin çözemediği vakaları, bulamadığı failleri gündüz programı yapımcısı/sunucusu hanım kızlarımız anında çözüyor. Suçluya suçunu itiraf ettiriyor. Merak ediyorum, stüdyolarının bodrum katlarında suçluları attıkları cezaevi de var mı?
Akşam haber kuşağından hemen sonra yayınlanan birçok dizi filmde, aile yapısının, nikahın, tek eşliliğin, dürüstlüğün, temizliğin, hijyenin, namusun hiçbir önemi olmadığı vurgulanıyor.
Yine aynı dizi filmlerde lisede okuyan çocukların birbiriyle, okullardaki öğretmenlerin, karakoldaki polislerin, adliyedeki yargı personellerinin, hastanedeki doktorların, hemşirelerin, mahalledeki komşuların kısacası herkesin birbiriyle aşk yaşadığını izliyoruz.
Bir kadının aynı anda birkaç erkekle, bir erkeğin aynı anda birkaç kadınla birlikte olduğu, emek vermeden alın teri dökmeden bol paralar kazanıldığı, evlerin içinde ayakkabıyla gezildiği, Türk töresi ve İslam ahlakı ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bu dizileri takip edip yanlışları için ikaz etmesi gereken RTÜK acaba hangi işle meşgul?
Bütün bu diziler ve saçma sapan programlar yüzünden gençliğimiz tam anlamıyla bir bataklığa saplanmış durumda!
Bilmem farkında mısınız ama psikopat bir gençlik geliyor!
Görsel ve yazılı medyayı biraz takip herkes ne dediğimi anlayacaktır.
Ülkemizde yılda ortalama 500 bin çocuk için kolluk kuvvetleri işlem yapıyor. Bir kısmının direkt suça bulaşarak bir kısmının da mağdur olarak karakollara yolu düşüyor. Üstelik bu çocukların üçte biri kız!
Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesi 272 bin ancak Mart 2022 verilerine göre şu anda 276 bini hükümlü, 36 bini tutuklu olmak üzere toplam 312 bin mahkum bulunmaktadır. Yani cezaevlerinin kapasitesinin çok üstünde ve rekor bir rakamdır.
Suç çeşitlerine baktığımızda en çok göze çarpan suçlar, hırsızlık, gasp, cinayet, yaralama, uyuşturucu kullanımı veya satışı, taciz, tecavüz, adam kaçırma vs. yani dizi filmlerde gayet normal bir günde yapılan ve sonrasında yapanın yanına kâr kaldığı sıradan eylemler!
İnternet ve televizyona emanet ettiğimiz çocuklarımız yine internet ve televizyondan aldığı ahlak ile yetişiyor.
Ebeveyn olarak bizler artan hayat pahalılığı ile mücadele ederken, saplandığımız borç batağından kurtulmaya çalışırken veya akıllı telefonlardan, bilgisayar oyunlarından, sosyal medyadan başımızı kaldıramadığımız için zaten çocuklarımıza gereken ilgiyi gösteremiyoruz.
Çocuklar aileden ilk eğitimi alamıyor, müfredatta da milli ve manevi değerlere yeterince yer verilmediğinden ruhunun ihtiyacı olan gıdayı okuldan da alamıyor.
Çocuklarımızı milli değerlerimizi öğreterek manevi bir atmosferde büyütmeliyiz.
Çünkü son dönemde hepimizin yakından şahitlik ettiği gibi, milliyetçi olmayan, milli değerlerden haberdar olmayan, milletinin menfaatini şahsi menfaatinin üstünde tutmayan sözde dindar insanlar hiç gözünü kırpmadan devleti de, milleti de ateşe atabiliyormuş.
Bu yüzden, ben dizi filmler yasaklansın demiyorum. Ama dizi filmler yayınladıktan sonra değil senaryo aşamasında iken RTÜK tarafından denetlenmelidir. 
Henüz senaryo aşamasındayken Türk töresini ve İslam ahlakını ölçü alacak olan RTÜK üyeleri tarafından denetlenmeli ve gereken dokunuşlar yapılmalıdır.
Dolandırıcı, üçkâğıtçı ve şarlatanların boy gösterdiği faydasız televizyon kanallarının kapatılabilmesi için ihtiyaç duyulan kanuni değişiklik yapılmalıdır.
Bu sadece AKP’nin sorumluluğunda olan bir durum değildir. Çünkü meclisteki bütün partiler RTÜK’e üye veriyor. RTÜK üzerinde bütün partilerin söz hakkı var.
Yani sorumluluk duygusu taşıyan her siyasetçi ciddiyetle bu konunun üstüne gitmelidir.
RTÜK’ün görev ve sorumluluklarını yerine getirmesi, Türk milletinin geleceğini yakından ilgilendirmektedir.
Geleceğimiz ekranlarda kararmasın!