Türk kültürünün en güzel örneklerinden biri de taziye ziyaretleridir.
Vefat eden kişinin yakınlarına, üzüntüsünü bildirmek, acılarını paylaşmak ve ihtiyaç halinde yardımlaşmak amacıyla cenazenin defnedilmesinden sonra yapılan ziyarete “taziye ziyareti” diyoruz.
Önceki yıllarda vefat edenin ailesinin yaşadığı eve yapılan bu ziyaretler “tüketim ve israf toplumu”na evrildiğimiz günden beri büyük salonlarda yapılıyor.
Birçok şehir bu akıma uyarak taziye evleri inşa etmeye başladı.
Ama sonrasında ölçü kaçırıldı ve inşa edilen devasa büyüklükteki taziye evlerinde yeni gelenekler, adetler icat etmeye başlandı…
Her biri düğün salonu büyüklüğündeki bu salonlar, töreden, gelenekten, maneviyattan uzak tam bir gösteriş ve israf organizasyonuna dönmüş durumdadır.

Bir yakınını kaybeden insan, cenazesini defnetmeden ve acısını yaşayamadan taziye evi kiralama ile uğraşmak zorunda kalıyor.
Boş taziye evi bulmak oldukça zor…
Diyelim ki boş bir taziye evi buldunuz;
Taziye evi kirası,
Çaycı yevmiyesi,
Kahveci yevmiyesi,
Bir adet mutfak tüpü ücreti,
Beş - altı kilo çay,
25 kilo şeker,
Birkaç bin bardak kapalı su,
Camide ve mezarlıkta musallat olan dilenciler,
Taziye evlerini gezerek Kur’an-ı Kerim okuyup para toplayan din tacirleri,
Eğer eş-dost yetiştirememişse ilk gün taziye yemeği,
Son gün mevlüt okutma vs. derken,
Ortalama maliyet 30 ila 40 bin arası!

Böyle bir israf, böyle bir savurganlık olamaz, tam bir cinnet hali!
Peki, bu kadarla bitiyor mu?
Hayır tabi ki,
İşin maddi kısmı bitse de, mahalle baskısına maruz kalmamak için halledilmesi gereken bir görev daha var;
Bu görevin adı, toplumu memnun etmek!
Lahmacunun yanında közlenmiş patlıcan,
Kebabın yanında acı biber ve
Çayın yanında dört şeker yoksa
Bardak suları yeterince soğutmadıysanız,
Ha bu arada oda sıcaklığını yaz, kış aynı seviyede tutmak da önemli (!),
Bütün bunları yapmadıysanız, yapamadıysanız dedikodu masalarına meze olmaktan kurtulamazsınız (!)

Bir de olayın gövde gösterisi boyutu var.
“Falanca ailenin/aşiretin taziyesi varmış kalabalık gidip havamızı atalım” düşüncesiyle toplanıp fiyakalı bir şekilde taziye evine giren sözde kanaat önderlerine mahcup olmamak için taziye sahibi eşini, dostunu, akrabasını toplayıp güçlü görünmeye çalışmalıdır.

Kısacası ölüm her yerde zordur ama taşra da daha zordur!

Taşranın taziye sorununun, Valilerimizin başkanlığında yapılan İl Koordinasyon Kurulu Toplantılarında konuşularak çözülmelidir.

Öncelikle, taziye evi tabelaları indirilerek, yerine “Çok Amaçlı Salon” tabelası asılmalıdır.
Bu salonlar sadece taziye için değil, sünnet, kız isteme, nişan, mevlüt, toplu yemekler, STK toplantıları gibi programlar için de kullanılabilmelidir.
Salonlar kahvecilerin tekelinden çıkmalıdır.
Kahveciler, salonların sahibi gibi değil çalışanı gibi davranmalıdır.
Vakıf, dernek, aile ve aşiret elindeki bu salonların tamamı belediyelere bağlanmalıdır.
Salonlar direkt belediyeden kiralanmalı, aracı kişi veya kuruluş olmamalıdır.
Salon kirası, günlük elektrik ve su tüketim tutarından yüksek olmamalıdır.
Salonu kiralayan kişi, isterse kahveyi ailesinden bir gence dağıttırabilmeli veya kendi kahvecisini bulup getirmelidir.
Taziyelerde çay ikramına son verilmeli, eskiden olduğu gibi sadece acı kahve ikram edilmelidir.
Salonların temizliği akşam namazı sonrası ilgili belediyenin personeli tarafından yapılmalıdır.

Her şehrin mülki erkânı, siyasi erkleri ve söz sahibi büyükleri tarafından bu konu çözülmelidir.
Aksi halde, taziye yapabilmek için bankadan kredi çeken, kredi kartına borçlanan, hatta tefeciden borç para alan insanların vebalini kimse taşıyamaz!