Değerli okurum,
Aslında yazıp, yazmama konusunda kısa süreli bir kararsızlık yaşamadım değil…
Fakat, yalancı, düzenbaz, fırıldak, macerasever veya menfaatperest insanların bile yüzlerine taktıkları “dava” maskesiyle gezdikleri bir dönemde çok fazla mütevazı olmanın mükafatı olarak riyakarların suçlama, eleştiri ve tavsiyelerine maruz kalınca…
Neyse…
Kendimi bildim bileli okumayı ve yazmayı çok sevdim ama her zaman üç okuduysam, ancak bir yazdım.
Her zaman en çok bildiğim şeyin haddim olmasına özen gösterdim!
Bugüne kadar kimsenin gönlünü hoş tutmak, kimseye yaranmak, kimseye şirin görünmek veya kimseden aferin almak için asla kalem oynatmadım!
Karşılaştığım bütün konuları aklımın ülkücü süzgecinden geçirdikten sonra elde ettiğim sonuçları beğenilme arzusuyla değil, tarihe not düşmek için yazıya dökerek gazetelerde, dergilerde ve sosyal medyada takipçilerimle paylaştım.
Eğer, şampiyon olan her takımı, 
İktidar olan her partiyi,
Servetinin kaynağı meçhul olan her zengini,
Masum insanları ezen her mafyayı,
Kan emici her tefeciyi övecek yazılar yazsaydım beğeni almakta ve takdir edilmekte rekor kırabilirdim…
    O zaman dik duruşumu bozarak, eğilmem ve eğildikçe omurgamdan vazgeçmem gerekirdi ki, zaten omurgası ile yollarını bir kere ayıran insanlar artık her tarafa kıvırabilirler değil mi?
    Tarifteki karakter daha doğrusu karaktersizlik benim yapıma uymazdı…
    Bu sebeple, özgür irademle ve inandığım değerler ölçüsünde sadece Türk devletinin ve milletinin menfaatlerini ön planda tutarak yazdığım için;
Gereken her bedeli ödedim, ödemeye de devam ediyorum…
Ama bu işin güzel olan tarafı;
Gelenin keyfi için gidene sövmek zorunda kalmadım…
Tükürdüğümü yalamak zorunda kalmadım…
Hiçbir zaman, dün yerdiğimi bugün övmek zorunda kalmadım…
Arşivimdeki yazılarımı değiştirmek veya silmek zorunda kalmadım…
Geçmişte yazdığım hiçbir yazımdan dolayı utanç duymadım!
Bunca yıldır edindiğim tecrübeden dolayı herkese tavsiyem şudur;
Bizim varlığımızdan haberi bile olmayanların saltanatının devamı için çevremizdekileri kırıp, dökmeyelim…
Kimsenin sesi olmayalım, kendimiz olalım…
Kimse için duruşumuzu bozmayalım…
Menfaatimiz için kutsal değerleri ayaklar altına almayalım…
Kutsal değerlerimizi ayakları altına alana selam dahi vermeyelim…
Aksi halde şahsiyetimizi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz ki,
O zaman da, artık makam, mevki, para, pul vs. hiçbir şeyin önemi kalmamış olur!