Bir yıldan beri bütün dünyayı kasıp kavuran korona virüs hastalığı ülkemize sıçradığı ilk günden beri Sağlık Bakanı başta olmak üzere, bütün sağlık personeli savaş vaziyeti almış ve tam manasıyla göğüs göğüse muharebe eden bir ordu görüntüsü çiziyor. Bu fedakarca çalışmanın neticesinde ülke genelinde koronadan vefat eden her 74 kişiden birisi sağlık çalışanı oldu. Sağlıkçıların canlarıyla ödedikleri bu fedakarlıklarına karşı biz ne yaptık;

Sokağa çıkma kısıtlamasını delmek için çeşitli yöntemler kullandık, yasaklarda eş, dost, arkadaş ve akrabaların evlerine toplandık, kumar oynama uğruna ambar, asma kat, bina bodrumu, kanalizasyon, fosseptik çukuru vs yerlerde bir araya geldik, toplu davetlerde boy gösterdik, amacını aşan gösterişli imtiyazlı cenaze törenleri düzenledik, koca koca taziye çadırlarında binlerce insanı topladık, salon toplantıları, siyasi parti ve dernek kongrelerinde onbinlerce insanı kapalı salonlara tıklım tıklım doldurduk… Sonrasında buralardan bütün yurda dalga dalga korona yayıldı ve geldiğimiz noktada günlük ortalama 350 can kaybımız var, yoğun bakımlar “lebalep” dolu, herkes diken üstünde, nihayet olması gereken oldu ve tam kapanma başladı...

Tam kapanmanın açıklandığı günün akşamı bile Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde toplu iftar yemeği programı düzenlendi, artık bu tür etkinliklere son verilmesi lazım hele hele kötü örnek teşkil etmemesi açısından devletin tepesinde bunların kesinlikle yapılmaması gerekir.

Şanlıurfa’da eski Ticaret Sanayi Odası binasının yıkımı için Belediye başkanının öncülüğünde bütün şehir protokolünün, sivil toplum kuruluşlarının, gazetecilerin ve vatandaşların bir araya toplandığını üzülerek basından takip ettik. Haydi diyelim belediye başkanı düşünemedi, (koronayı) hatırlatan biri de mi olmadı? Yazık gerçekten çok yazık…

Tam kapanma kararının ardından büyükşehirlerden özellikle de İstanbul’dan Anadolu’nun iç taraflarına doğru bir kaçış başladı. Haftalardan beri vaka sayısı bakımından zirvede olan İstanbul’un bu haliyle izole edilmesi gerekirken şimdi korona İstanbul’dan yola çıktı; yayla evlerine, köylere, kasabalara, sahil ilçelerine, dağ köylerine doğru gidiyor. Yine olmadı, doğru bir karar alındı ama süreç yanlış yönetiliyor.

Bu arada bir yıldan beri bir kapanıp, bir açılan, kira, ssk primi, bağkur primi, elektrik, telefon, internet, su faturaları, personel maaşları, vergiler ve diğer giderler altında ezilen, artık nefes alacak hali kalmayan esnaf biraz da olsa sesini yükseltmeye başladı. Sürecin başında esnafa kredi verilmişti ama esnafımız para kazanmadığı için almış olduğu kredinin taksitlerini bile ödeyemeden yeniden tıkanmıştır. Esnafa ivedi olarak can suyu lazımdır, esnafın kredi alıp da geri ödeyecek hali kalmamıştır. Esnafımıza iş hacmi, kira sözleşmesi, çalıştırdığı personel sayısı ve ödediği vergi oranın üzerinden belirlenecek miktarda hibe desteği verilmelidir, esnaf ancak bu şekilde ayakta kalabilecektir. Aksi halde koronadan ölmese bile üzüntüsünden ölecektir. Esnafa verilecek hibe desteğinin kaynağı hazırdır. Suriyeliler artık ülkelerine gönderilmeli, onların refah ve mutluluk içinde yaşamaları, çoğalmaları için harcanan para artık esnafa ve diğer Türk vatandaşlarına aktarılmalıdır.

Bir diğer önemli hususta her sene mübarek Ramazan ayında karşılaştığımız Allah’tan korkmayan haramzadeler… Her şehirde hal pazarına çöreklenmiş olan üç beş kişi insanların rızkıyla oynuyor, istediği ürünün fiyatını düşürüp, istediği ürünün fiyatını artırıyor. Bunu yapanlar belli olduğu ve herkesçe bilindiği halde bu haramzadelere karşı hiçbir yaptırım uygulanmaması son derece üzücüdür.

Yalnız bu sene salgını da fırsat bilen bu haramiler yirmi gün öncesine göre sebze meyve fiyatlarını neredeyse ikiye katladılar. Et, tavuk ve balığa ulaşamadığı için hayatını idame ettirebilmek için sebze ve meyveye yönelen halk artık bu gıda ürünlerini satın alamayacak hale gelmiştir. Evine iki kilo mevsim meyvesi götüremediği için çocuklarının yüzüne bakamayan babaların hali içler acısıdır. Bu duruma devletimiz müdahale ederek insanımızın rızkına göz diken bu hainlere gereken cezayı vermelidir.

Marketlerde artık pirinç, nohut, fasulye, mercimek, şeker gibi ürünlerin yanına bile yaklaşılmıyor. Eskiden beşer, onar kilo olarak satın alınan temel gıda maddeleri içine düştüğümüz geçim sıkıntısı sebebiyle artık birer hatta yarımşar kilo olarak alınmaya başlanmıştır.

Sözün özü, şimdiye kadar ne olduysa oldu, şimdi bu saatten sonra suçlu arama peşinde değiliz.

An itibarıyla devlet ve millet olarak herkes görevini yerine getirmelidir. Devletimiz vatandaşın, barınma, beslenme, sağlık, huzur ve güvenliği için gerekenleri yapmalı, milletimiz de büyük bir disiplin içinde devletin koyduğu kurallara uymalıdır.

Devlet her vatandaşın başına bir polis, bir doktor, bir vergi memuru, bir din adamı görevlendiremez. Televizyonlarda aile yapımızı temelinden sarsan, Türk törelerini ve İslam inancını dinamitleyen dizi filmler yerine, televizyonların en çok izlendiği saatlerde, korona geçirmiş, yoğun bakımda tedavi görmüş vatandaşları çıkarıp başlarından geçenleri ekranlarda anlattırmak durumu kavramamız bakımından son derece faydalı olacaktır.

29 Nisan - 17 Mayıs 2021 tarihleri arasındaki tam kapanmada kurallara uyulmasını, kapanmanın amacına ulaşmasını ve sağlıklı günlerde yeniden sevdiklerimizle bir araya gelmeyi diliyorum.