Kahpe bir saldırıyla evlerimize, ocaklarımıza ateş düştü…
Yüce Türk milleti 11 Mayıs 2013 tarihini kolay kolay unutamayacaktır…
Serhat beldemiz, şirin ilçemiz, Reyhanlı'da hayat sessiz, sakin bir şekilde devam etmekte iken, birden bire uluslararası terör iğrenç yüzünü gösterdi…
İki ayrı patlama ve 'resmi (!)' rakamlara göre 54 ölü…
BOP Eşbaşkanı olduğunu söyleyen R.Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığında 11 yıldan beri Türkiye Cumhuriyetini idare eden AKP'in yanlış Ortadoğu politikasının sonuçlarından biri olan Suriye'deki iç savaştan payımıza düşeni bizde almaktayız.
Bu yanlış politikanın sonuçlarına bütün Türkiye katlanmakta iken, Suriye ile sınırı olan il ve ilçeler daha çok etkilenmektedir.
Yüzbinlerce Suriye vatandaşı mülteci olarak kabul edildi, bunlar için Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Kahramanmaraş, Osmaniye, Hatay gibi illerde kamplar kuruldu, güvenlikleri sağlandı, aş ocakları faaliyete geçirildi, üç öğün sıcak yemek çıkarıldı. Bunlar ne yaptılar, kamplardan kaçıp, hırsızlık, dilencilik veya fuhuş gibi işlere bulaşarak, ahlaki, toplumsal ve asayiş bakımından bizleri zora sokmuşlardır.
Düşünün ki, bu insanların ülkelerinde bir iç savaş yaşanmakta… Bu savaşın iki tarafı var, her Suriye vatandaşının bu iki taraftan birini haklı bulup o cephede savaşması gerekmez mi?
Tamam, kadın ve çocukları içeri alalım, bütün ihtiyaçlarını da karşılayalım ama yetişkin erkeklerin burada ne işi var madem ki, hükümetlerine karşılar, madem ki, muhaliflerin safında yer alıyorlar. O halde neden gidip muhaliflerin yanında savaşa katılmıyorlar?
Ayrıca biz komşuluk hakkından ve din kardeşliğinden dolayı maddi durumu zayıf olan bu Suriye vatandaşlarına kapımızı açıp imkanlarımız ölçüsünde rahat ettirmeye çalışmaktayız. Ülkemize yerleşip, kiraladıkları veya satın aldıkları evlerinde son model arabaları kapılarının önünde, lüks bir yaşam sürmekte ve AVM'lerde para saçmakta iken, bu zengin Suriyeliler evlerinde birer fakir aileyi barındıramaz mıydı? Hangi zengin Suriyeli evinde kendi vatandaşı olan bir aileyi barındırdı?
Demek ki, bunlar kendileri birbirleriyle samimi değiller… Ama kendi vatandaşını düşünmeyen bu insanları biz alıp doyurup, giydiriyoruz, yedirip, içiriyoruz. Onlarda bombalarla mermilerle bize teşekkür ediyorlar…
Suriye olayı başladığından beri devlet olarak itibarımız sarsıldı,
Akçakale'de Kaymakamlığımızın arka bahçesine top mermisi düştü,
Mahallemizin birine top mermisi düştü,
Uçağımız düşürüldü,
Gümrük kapımız otomatik silahlarla tarandı,
Türkiye'de aranan, kanun kaçağı olan, işsiz güçsüz takımı Suriye-Türkiye sınırlarını çarşı yoluna çevirdiler,
Kimin ne götürüp, ne getirdiği belli değil,
Sığara ve çay kaçakçılığı işi bu hatta yapılan en masum iş haline geldi.
Reyhanlı olayı da bunların tuzu biberi oldu,
1 ton patlayıcı sınırdan geçirilip, Türkiye'ye getiriliyor,
Günlerce Reyhanlı'da saklanıyor, sonra sinsice araçlara yükleniyor ve hain eylem gerçekleştiriliyor…
……………………………….
……………………………….
Rus Çeçen savaşında kahramanlıklar gösterip daha sonra Türkiye'ye sığınarak değişik illerde yaşayan Çeçen komutanlardan altısı daha önce uğradıkları suikastlarda öldürülmüştü. 17 Eylül 2008 tarihinde İstanbul Başakşehir İlçesi'nde Gazhi Edilsuhtanov başından iki kurşunla vurulmasıyla başlayan cinayetler zinciri, 09 Aralık 2008 tarihinde İslam Canibekov'un yine İstanbul'da başına üç el ateş edilerek öldürülmesiyle devam etti. Ardından, 27 Şubat 2009 günü Çeçen direnişinin sembolü Doku Umarov'un Türkiye'deki temsilcisi Ali Osayev, İstanbul Zeytinburnu'nda bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını kaybetti. Son olarak Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti Türkiye Fahri KonsolosuMedet Ünlü, dün akşam Ankara'da yakın mesafeden uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.
Bize güvenip, ülkemize sığınan, canlarını ve namuslarını devletimize emanet eden Kafkas Kartalı Şeyh Şamil'in evlatlarını koruyamadık… Yabancı ajanlar, ellerini kollarını sallayarak gelip Çeçen komutanları vurup vurup gidiyorlar…
Peki, Suriye sınırında, Ankara'da, İstanbul'da bu gelişmeler yaşanırken, devletimizin bu işler üzerine uzmanlaşmış birimi olan istihbaratçılarımız ne yapıyordu?
Nerede ve hangi iş ile meşgullerdi?
Yoksa, 'İstihbarat İstirahat'te mi?
İmam Hüseyin SAVAŞ - 24 Mayıs 2013