Türkiyede bir Rabia sevdası başladı. El işareti ile selamlama şeklini bile buldular. Caddelere, sokaklara, meydanlara Rabianın adı verildi…

Hayatları boyunca bir şeyleri istismar ederek bir yerlere gelmeyi alışkanlık haline getirmiş olan konuşmacılar, mitinglerde, salon toplantılarında Rabiadan bahsettikçe, annelerinin kenarı dantelli masa örtülerini kefen niyetine omzuna atmış dinleyiciler salya-sümük ağlamaya başlıyorlardı. Gözyaşlarının sel olduğu o toplantı çıkışlarında çöpten yiyecek toplarken gördükleri kendi vatandaşlarına bıyık altından gülerken de gönülleri Rabianın aşkıyla sızlıyordu… Ne büyük aşkmış Allahım!

Bütün Türkiyenin bilmesi gerekirken ne yazık ki sadece ülkücülerin tanıdığı, bildiği ve sahiplenmeye çalıştığı bir Rabia var aslında… Biz yıllardan beri bu Rabianın çektiği çileyi, eziyeti, cezaevi yaşantısını, sürgün yıllarını anlatmaya çalışıyoruz ama iktidarın sahipleri bizi duymamak için elleriyle kulaklarını kapatmakta, biz sesimizi yükseltince kıvrılmaya müsait elastik vücutlarının marifeti sayesinde ayaklarıyla da kulaklarını kapatmaktalar…

Öncelikle şunu belirtmekte fayda görüyorum; Doğu Türkistan 35 milyon Müslüman Türkün yaşadığı uzak vatanımızdır. Fakat bugün ki iktidar sahipleri bu uzak kelimesini yanlış anlamaktadırlar. Uzak olunca erişilmez, ulaşılmaz, el uzatılmaz zannediyorlar. Halbuki uzaklık yani aradaki mesafe kilometrelerle ifade dilse de aslında Uygur Türkleri ve Doğu Türkistan bize bizim kadar yakındır. Zira gönül sarayımızın baş köşesinde onların müstesna bir yeri vardır.

Doğu Türkistandaki Uygur Türkleri arasında biri vardı ki; O farklıydı, o başkaydı… 1947 yılında Doğu Türkistanda dünyaya gözlerini açtı. Çamaşırcı olarak atıldığı iş hayatına 2 bin soydaşına istihdam sağladığı 2 adet devasa işhanı sahibi olarak devam etti. Uygur kadınlarının kendi işlerini kurmalarını destekleyen bir kampanyayı başlattı. 4. Dünya Kadınlar Konferansında görev aldı. Sığınmacı olarak ABDnde bulunan eşine gazete gönderirken yakalandı, mahkemede ulusal güvenliği tehlikeye atma suçundan 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 6 yıl hapis yattıktan sonra mal varlığının birçoğuna el konularak serbest bırakıldı. Türkiyeye girişi hükümet tarafından kabul edilmeyince ABDne sığındı. 11 çocuğundan ikisi halen Çinde cezaevinde bulunmaktadır. Beşine de Çinden çıkış yasağı konmuştur. 2006 yılında Dünya Uygur Kurultayı Başkanı ilan edilmişir… Evet bizim Rabiamızdan bahsediyorum… Özbe öz Türk ve Müslüman olan Rabiayı anlatıyorum. Derdiyle dertlenmemiz gereken Rabiayı yazıyorum… Bu Rabia Uygur Türklerinin anası olarak kabul edilen 'Rabia KADİR'dir.

Ama ne acıdır ki; Rabia KADİR defalarca girişimde bulunduğu halde AKP hükümetinin işbaşında olduğu Türkiyeden bırakın oturum iznini, ülkeye giriş vizesi bile alamamıştır. Son olarak Türkiyede bir düğüne katılmak için turist vizesi almaya çalışmış ama o bile kendisine çok görülmüştür. İşte bizim Rabiamızın içinde bulunduğu hal böyle iken, elin Rabiasını başımıza tac yapanlar utanmalıdır.

Ama onlarda utanma duygusu ne arar, şimdi de Doğu Türkistanda yapılan katliamlarla ilgili olarak televizyonlarda ve internet ortamında yayınlanan görüntülerin sahte olduğunu söyleme alçaklığını göstererek soydaşlarımıza yapılan katliamı örtpas etmeye çalışmaktadırlar.

Aynı vicdanı körler, şimdi Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia KADİRin ve Yardımcısı Seyit TÜMTÜRKün eski röportajlarının içinden cımbızla seçilip ayıklanan kelimelerle oluşturulan cümleler emsal gösterilerek, AKP hükümeti aklanmaya çalışılmaktadır. Hele hele Tayip ERDOĞANın Sayın Devlet BAHÇELİnin Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde Doğu Türkistana ziyarette bulunmadığı konusundaki açıklaması son derece traji-komiktir. Bu cumhurbaşkanının arşivi, danışmanı ve dahası hafızası yok mu? Ülkemizin bulunduğu duruma bakınız, ne kadar yazık değil mi? Sayın BAHÇELİnin Doğu Türkistan ziyareti esnasında yapılan temaslarla ilgili resimler MHP Genel Merkezi tarafından basına servis edilince saray ahalisi sus-pus olmuştur. Yazık değil mi devletimizin itibarına?

Bu mübarek Ramazan ayı boyunca yapacağımız bütün dualarda Doğu Türkistanda ve dünya üzerinde esaret altında yaşayan diğer soydaşlarımızın hürriyetlerine kavuşmaları için Cenab-ı Allah(CC)a yalvaralım. Zulmün bitmesi, zalimin helak olmasını dileyelim… Doğu Türkistan meselesi milli bir meseledir, bu konudaki başarısızlığını saklamak için Uygurları, Doğu Türkistanı iç politika malzemesi yapan siyasetçileri ve onlardan nemelanan sözde medya mensuplarını kınıyorum…