Yaşamın kıyısından alıp söker adamı ölüm. Ölüm, yaş farkı gözetmez. Zamanı gelince öl denir, ölünür. Herkesin hayat çizgisi belirlenmiştir. Herkese bir hayat biçilmiştir.

Bu hayat o kadar acımasızdır ki; insanı ne zaman, nerde ölümün yakalayacağını bilemez. Son nefesi ne zaman vereceğin elinde değildir.

Her canlının bir yaşam süresi vardır. Hayvanların, çiçeklerin ve nice daha adını sayamadığımız canlı varlıkların bir yaşam süreleri vardır. Bu canlıların en ilginç olanı ise, insandır.

Ne zaman, nerede öleceklerini bilemezler. Aslında en güzeli de odur. Ölüm, sana sürpriz yapar. Sürpriz bir şekilde karşına çıkar. Hayatın buraya kadarmış. Bu zamanda, bu yerde, bu şekilde öleceksin. Ölüm fermanını sana beyan edecekler.

Allah (c.c.) bu dünyada her canlıya bir yaşam süresi vermiştir. Her şeyin maliki odur. O ne derse o olur. Amenna. Ondan geldik, dönüş onadır.

Azrail ise, ölüm fermanını sana okur.

Geçenlerde ölüm haberini aldığım arkadaşım, beni derinden yaraladı. Sanki dalga geçiyorlarmış gibime geldi. Bu arkadaşım, 26 yaşında, fen bilgisi öğretmeni olarak Şırnak’ta görev yapmaktaydı.

Ömrünü öğrenci yurtlarında geçiren ve hayatını ailesinden ayrı olarak yaşayan bir arkadaşımdı. KPSS sınavlarına hazırlanıp saçlarını döken, o kadar sınav streslerini atlatan arkadaşım, bir kalp krizine yenik düşmüştü. Hayatının baharında bu dünyadan göçüp gitmişti. 6 yıldır görüşemediğim arkadaşımın taziyesine gidebildim. Taziyeye gelen herkes şoktaydı. Burası neresi ve kimin taziyesi gibi bakışlarla etrafında kilerine bakınıyorlardı. Taziye evini hüzün kaplamıştı. Ailesi perişan, biz arkadaşları olarak perişandık. Bir helallik bile isteyemediğimiz arkadaşımız, bu dünyadan ebediyete intikal etmişti. Neyse ki taziyesine gidip ruhuna bir Fatiha okuyabildim.

Ölümün bizi ne zaman yakalayacağı hiç belli olmuyor. İster 70 yaşında, ister 26, ister 1 günlük bebek ol, yaşam ömrün ne kadar ise o kadar yaşayabiliyorsun. Önemli olan bu hayatı nasıl yaşadığındır. Hayatın her anını değerli bir şekilde yaşamak dileğiyle….

vesselam....