Kadın erkek eşitliği tanımından nefret etmeye başladım. Hür ve özgürlük kavramlarından da hakeza… Hayatımızın içerisinde kendisine yer ettirmeyi başaran bu kelimeler, anlamlarını yitirmek üzereler. Bu düşünceler;  yine Fatih abinin çay ocağında çayımı yudumlarken, kül tablasında dumanı tüten sigaramla, beynimi zorlayan düşünceler arasında kendisine yer etmeyi başarabiliyordu. Uzaklara dalıp aslında insanların bu kelimelerin ne anlama geldiğini düşündüklerini bir tarafa bırakırsak, günlük hayatta uygulayabilecekleri alanlarda yoktu. Toplum, bu tür kavramları uygulamaya hazır konuma gelmemişti. Ataerkil bir toplumdan geldiğimize göre kadının erkekle olan eşitliğinden söz edebiliriz ama günlük hayatta uygulama noktasında bir netice alamayız. Bu düşünceler gidip gelirken Fatih abi gelip, yanıma oturuverdi.
‘Hayırdır, bu ne yalnızlık? Can ve diğerleri nerede?’
‘Abi onlar bugün çalışıyorlar. Ben yalnızlığımla kendimi buraya hapsettim.’
‘Ne düşünüyorsun? Asma ağaçlara gözlerini dikmiş, derin bir yalnızlığın içinde of çekerek?’
‘Kadın erkek eşitliği, özgürlük gibi temel kuramları ve günümüzdeki topluma uyarlana bilirliği hakkında düşünüyorum? Sen ne düşünüyorsun bu konuda abi?’
‘Bu konular günümüz toplumuna uyarlanamaz. Ataerkil toplumlarda, kadın erkek eşitliği daha uygulanabilirlik açısından tartışma konusu. Sadece insanlar tartışabilir ama uygulayamaz. Çünkü aile bireyleri bu tür konulara hazır değildir. Erkek egemenliği altında; kadın ve erkeklere eşit gözle bakınılamaz, eşit düşünülemez, eşit haklar verilemez. Erkeğin yeri ayrı kadının yeri ayrıdır bizim toplumda. Biz erkekler; güçlerimizi paylaşmayız, daha doğrusu paylaşmak istemeyiz. Bir ailedeki kadın ve erkek, eşit haklara sahip olursa o ailenin düzeni sarsılır ve yok olmaya mahkûm olur. Yeni evlenen bir erkek ve bir kadın düşün. Evde eşit haklara sahip olduklarını varsayalım. Temizlik konusunda bir erkek tuvaleti ve banyoyu temizlemekten nefret eder. Temizlik konusunda bile anlaşamazlar. Şimdi teknoloji çağı olduğundan çamaşır ve bulaşık konusu kolay; düğmeye basıyorsun ve o sana yıkıyor. Ama temizlik yapılabilir mi? Tabi ki yapılamaz. İnsanların burunları belli bir eşik seviyeye geldi mi kokuyu algılayamazlar artık ama erkekler bu konuda hassastırlar. Özgürlük konusunu bile konuşamıyoruz. Neye göre kime göre özgürlük? Başka birinin hak ve hürriyetlerini gasp etmeyen ve bütün haklara sahip olan kişiye özgürsün diyebiliriz. Ama şu anki insanların anladığı kadarıyla, başka bir insanında hak ve hukukuna aykırı davranmayı özgürlük sanıyoruz. ‘Ben özgürüm’ demekle özgür olunmuyor bu dünyada. Benim haklarımı gasp ettiğin an, özgür değilsindir.’
Yan masadan biri Fatih abiyi çağırınca, bende onun sözlerine adapte olduğumu ve pür dikkat onu dinlediğimi fark ettim. O konuşunca, bütün benliğimle onu dinliyordum. Konuya hâkim oluşu, el kol hareketleri, mizacı, bütün bedeniyle olayı anlatıyor ve insanı kendisine hayran bırakıyordu.
Fatih abi gittikten sonra çayımı yudumlamaya ve sigaramdan bir fırt alarak düşüncelerimin yanına varıyorum. Onun düşüncelerini de düşüncelerime ekliyorum ve ekleyerek bir köprü oluşturuyorum düşünceler diyarına. Ben mi haklıyım yoksa o mu anlayamıyorum. Özgür müyüz değil miyiz, onu bile bilmiyorum çoğu zaman. Toplum, senin seviyeni kendi içerisinde belirlemiş zaten, mevcut durumun dışına çıkarsan seni toplumdan dışlıyorlar hemen. Bunu düşünceler içinde söyleyebiliriz. Benim özgürlük hakkındaki ve kadın erkek eşitliği adı altındaki düşüncelerim, bulunduğum toplum tarafından yadırganırsa; bu toplum beni dışlar ve yalnız kalırım bu dünya bezirgânında. ‘Özgürlük güzel, hür düşünmek güzel de bu sigarada olmasa çekilmez bu düşünceler’ deyip, onun mekânından ayrılıyorum. Eve gidene kadar kaldırım taşlarında bir kelime bırakıyorum. Madem toplum burada yaşıyor, üzerine bastıkları kelimelerle yaşasınlar; ‘özgürlük ve kadın erkek eşitliği!’