Akıl sağlığım hakkında görüşlerimi bildirmem. Mutluluk adı altında yayınlanan her anımızı, haberlere konu olacak biçimde yayınlamam! Kişi, kendisi olmadığı sürece ruh çöküntüsüne gider. Burada asıl mesele, ruh yoksunluğu değil olmayan bir şeyin çöküntüsüdür.
Hafızamı kuvvetlendirmem gerekiyor. Her bir günümü unutmaya başlıyorum. Önceki günü, dünü veya bir ay öncesini… Aklımda kalan o günlerin güzel kokusu. Unutmak istemediğim anılarım, kokuları ile birlikte ruhumda ve bedenimde yaşıyorlar hala. Unutmak, insana özgü bir şeydir. İyi ki de unutuyoruz. Zihnimdeki acıları her an yaşamak; ruhumu derinden yaralıyor.
Aklın çözemediği konularda yürek araya girermiş. Zihnin yorulduğu yerde gönül devreye girermiş. Aklımızla yapamadığımızı gönlümüz ile yapsak dünya daha güzel bir yer olurdu. Aklımız kalbimize mahkûm, biz ise; hayata mahkûmuz. Zihni aradan çıkarıp, gönüllerin buluştuğu hayal âlemine yolculuk yapalım yani hepimizin kurduğu rüya âlemine göçelim. Aklı ve zihni aradan çıkarıp hayal âleminde yaşayalım.
Düşüncelerimiz değişiyor her anımız, hayatımızda tarih olarak yazılıyor. Hayatımız ellerimizden kayıp gidiyor. Dur demeye veya hayatımızı elimizde tutmaya kimsenin gücü yetmiyor. Kişinin kendi tarihi, kendi eliyle yazılıyor. Kaybeden veya kazanan yok! Kimse bunu bilmiyor.
Kısa günün karı; üzülmekmiş. Bize düşen yine gönül yangınına teslim edilmekmiş. Dünyayı saran yangın, gönüllerde esen rüzgâr ile birlikte karşı hanelere ulaşacakmış.
Gönül hanemizin ev ödevi yok. Karne alacak veya karne notu verecek kimse kalmadı bu hayatta. Ya biz karnelerimizi dolduracağız ya da tarihten bir karne seçip kopyasını çekeceğiz.