Sanatsız bir toplum düşünülemez. Toplumun içerisinde kendini bulduğu bir mecradır, sanat. Her bir parçası, hayatın içerisinde kendine yer edinir. Sanat, hayattan bir kesit alıp onu topluma kazandırmaktır. Sanat, toplumun aynasıdır.

Sanatın belli öğeleri vardır. Müzik, resim, halk oyunları, filmler, tiyatro vs. bunları daha çok uzatabiliriz. Ama burada bahsetmek istediğim; tiyatro. Hayattan kesitler alınıp toluma uyarlanabildiği vakit, sanat olur. Sanat, toplumun aynası; yani topluma addedilmediği vakit sanat olmaz. Topluma kazandırılması gerekir. İster komedi olsun ister dram olsun hayatın her alanında karşımıza çıkmaktadır. Toplumun tamamına uyarlanabildiği vakit, toplum; sanatın içerisinde kendine yer bulur. İçerisinde bulunan olaylara, kendisinden bir şeyler katar. Tiyatroda böyle bir şeydir.

Asırlar boyunca farklı medeniyetlerin hayatlarını konu alıp, toplumun yaşamını bize sunmaya devam eden tiyatro, günümüzde değeri git gide azalmaktadır. Tiyatroya verilen önem, toplumun sanat anlayışını değiştirmektedir. Bu da insanlarımızın hayat felsefelerini değiştirmektedir. Tiyatroya olan rağbet azalmakta, filmlere olan merak artmaktadır. Biri olmadan diğeri olmaz, ama görsel efektlere duyulan haz tiyatroya olan ilginin azalmasının en önemli sebebidir. Hâlbuki tiyatro, canlı canlı oynanan, hayatın birebir kopyası olan, sahnedeki insanların o anki ruh halini bedenimizde hissetmememize olanak sağlayan bir sanattır.

Nice tiyatro sanatçılarımız geldi ve geçti. Yıldız Kenter, Münir Özkul, Adile Naşit, Erdal Tosun ve ismini daha sayamadığımız, nice sanatçılarımızın bize sevdirdiği; tiyatro. Acı bir gerçek var ki; bu sanatçılarımız vefat ettikten sonra değerlerini anlayabiliyoruz. Sanatın ve sanatçının değerini. İyi sanatçı; ölü sanatçı düşüncesini güdüyoruz.

Türkiye’nin dört bir yerinde bulunan devlet tiyatroları, bu sorumluluğun bilince olmaları gerekir. Her hafta Türkiye’nin farklı illerinde sergiledikleri oyunları topluma kazandırmaktadırlar. Farklı kültürlerden beslenen, farklı lisanları konuşan insanların bir araya gelerek oluşturdukları topluluklar, toplumun hayatlarını topluma kazandırıyorlar. Burada önemli olan din, dil, ırk, mezhep değil; toplum önemlidir. Sanatın ve sanatçının iyi olduğu; sergilediği oyundan bellidir.

Şanlıurfa’da devlet tiyatrosu yok. Onun yerine -sağ olsun- büyükşehir belediyemizin tiyatro ekibi, her hafta farklı ilçelerde bir oyun sergilemektedirler. Kötünün iyisi dediğimiz şey bu olsa gerek. İnşallah tez zamanda Şanlıurfa devlet tiyatrosu bünyesinde, farklı illerin, farklı oyunlarını izleyebiliriz. Ümit varız.

Dünya tiyatro gününüz kutlu olsun.