Ben, bir kuş idim. Gökyüzünde hür olarak uçuyordum. Ağaçlara konuyordum. Dala, pençelerimle tutunuyordum. Acıktığımda; insanoğlunun yere attığı ekmek kırıntıları ile karnımı doyuruyordum.

Semada daireler çizip, insanların hal ve hareketlerini izliyordum. Her davranışlarını takibe almıştım. Ne kadar gereksiz şey varsa, insanoğlu onları yapıyordu.

Gökyüzünün sonsuz güzelliğini; bulutların arasından, kanatlarımı çırparak, hürriyetimle dolaşıyordum.

Semada daireler çizdikten sonra, bir insanın ekmeği yere attığını gördüm. Hızla gökyüzünden aşağıya doğru uçtum. Kanatlarım kırılacak derecesinde, hızlı çırptım. Yere kondum. Ekmeği almak için hamle yaptım. Ekmeği gagalarımın arasına aldığım sırada bir kafes, üzerime düştü. Ne olduğunu anlayamamıştım. Kafesin etrafında daireler çizdim. Kanadımı çırptım ve uçmaya kalkıştım. Ama nafile, kafesin ağırlığı benim vücudumun ağırlığından fazlaydı. Ne yaptımsa olmadı. Bir insan, kafesin yanına doğru yaklaştı. Hızlı adımlarla ve sevinerek, bana doğru yaklaştı. Kafesi kaldırdığı sırada kanat çırptım ve beni yakaladı. Beni kendisine doğru yaklaştırdı: 'SONUNDA SENİ YAKALADIM.’ Bu sözlerini anlayamamıştım. Meğer bu insan, bana pusu kurmuştu. Beni yanında bulunan altın rengindeki kafesin içine koymadan önce; bir kanadımı kırdı. Benim ağrıyan kanadımdan dolayı çıkardığım sesleri anlayamadı. O kadar canım yanmıştı ki; öleceğimi zannettim. Beni, altın kafese koydu ve kilitledi. Bu insan, elindeki kafesin içerisinde bulunan canlının acısını hissedememişti.

Baya bir yol gittikten sonra bir evin içerisine girdi. Kafesi, evin en güzel köşesine astı. Benim acım hala devam ediyordu. Ama o bunun farkında değildi. Artık özgürlüğüm elimden alınmıştı. Kanadım olmadan uçamazdım.

Altın kafesin içerisinde günlerce yaşadım. Bana yemek ve su getirmesine rağmen ben; onları kanadıma değişmedim. Kanatlarım, benim özgürlüğümdü. Böyle bir kafeste yaşamaktansa, ölmeği yeğlerdim. Bu düşünceyle yaşarken, açlıkla boğuşuyordum. Bir yanda bana uzatılan yemek ve su, diğer yanda ölmek. Bu ikilem arasında çok kaldım.

Kanadımın acısını hala hissedebiliyordum. Özgürlüğüm olmadan yaşayamazdım. Kanadım kırık, düşüncelerim beni her geçen zaman ölmeye bir adım daha yaklaştırıyordu. Takatten düşmeye başladım, nefes bile zor alıyordum. Ayağımı ve kanatlarımı oynatamıyordum. Ve bir anda yere yığılıverdim. Kalbim atmıyordu, nefes alamıyordum. Bedenim tutsak kalmıştı, ama ruhum artık özgürdü.