Derdimiz dağları aştı ama biz hala diziler peşinde koşup duruyoruz. Topluma herhangi bir konuda fikir beyanında bulunmak istersen veya topluma entegre(empoze) etmek istersen bu yol dizilerden geçiyor. Bizim toplum bu konuda aç! Toplum; dizi izlemek için veya dizideki karakterleri benliğinde hissetmek için izliyor.

Toplumdaki bölünmüşlük bunu gösteriyor. İnsanları toplumlara ayıran özellik, dizileri izleme noktasına kadar gelmiş durumda. İnsanları bir bütün olarak algılamayıp dizilere bölebilirsiniz. Sosyal mecrada tam bunlara göre!

Sosyal mecrada benliğimizi kişiliklere bölerek, her takip ettiğimiz grubu kendimizde buluşturuyoruz. Her karakterden bir parça alıp kendimize yama yapıyoruz. Özümüzden uzaklaşıp sosyal medyada bir kişilik oluşturuyoruz. Profilimizde yazan yazılar, takip ettiğimiz karakterlerden esinlenerek ve her yeni gelen karakterle değişen profillerden oluşmaktadır. Kendi benliğimizde yer edinen bu değil, ama kendi benliğimiz buymuş gibi revize ederek, sosyal mecrada ‘ben de varım’ diyoruz. Her platformda boy göstermek için veya kendi reklamımızı yapmak için, yeni hesaplar ve fanlar kuruyoruz. Aslında fanları yöneten kişilerde; o ismin sahibi olduklarını göremiyoruz.

Dizilerde oluşan karakterleri sosyal medyada kendimizmiş gibi sergiliyoruz. Kendi özümüzden kaçarak, benliğimizi kaybetmek derecesinde sosyal medyada, o ismin gerektirdiği şekilde davranıyoruz. Toplumu kötüleyen, eleştiren, o toplumun değerlerini ayaklar altına alan dizilerdeki karakterlere bürünüp, aile fertlerini bile dışlayacak duruma gelmişiz. Bizi toplum yapan değerlerden uzak, bizi biz yapan değerlerden uzaklaştıran dizileri günlere serpiştirmişiz. Her gün yayınlanan farklı TV’lerdeki farklı dizileri izler hale gelmişiz. Anlayacağınız toplum olarak DİZİKOLİK olup çıkmışız. 'Benim izlediğim diziyi arkadaşım izlemiyorsa, ondan soğumama ve aradaki mesafeyi uzatmaya yeter de artar bile.' diyen bir millet haline gelmişiz.

Kendi özümüzü kaybetmişiz. Açılan her sosyal medya hesapları, beğenilen, takip edilen profiller ve izlenilen dizilerdeki karakterler ile bizi biz yapan değerlerden uzaklaşmışız. Sosyal mecrada ise, istediğimiz gibi at koşturabiliriz. Aile fertlerinden uzakta ve bilişim dünyasında kendimizi, hayallerimizdeki karakterlere bürüyüp özgürleştirebiliriz. Gerçek özgürlük buysa!

Youtuber’larada ayrı bir sayfa açmak gerekiyor. 7'den 70'e herkesin akıllı telefon taşıdığı bir dünyada yaşar hale getirildik. Elimizden alınan kitaplara mı yanayım yoksa elimize verilen akıllı cihazlara mı bilemedim. Herkesin sürekli sörf yaptıkları sosyal dünyalarında Youtuberlar ortaya çıktı. TV’lerdeki aktrislerden daha çok popüler olmaya başladılar. Topluma kötü örnek olmaya ve çocuklarımızın davranışlarını değiştiren etmenleri kullanmaya başladılar. Komediyi küfürlerle sunmaya çalışanlar, kendi hayatını filme çevirenler, insanlarla dalga geçen Youtuberlar; artık kendilerinden geçip, beğeni ve takipçi oluşturmak için amuda kalkmadıkları kalmıştı onu da yaptılar. İnternet üzerinden evimizin içine kadar girmeyi bırakın, hayatımıza nüfuz etmeye başladılar.  Ve RTÜK, onlara dur demeye karar vermiş durumda. Orası nasıl olacak bilemem ama şu bir gerçek ki; insanlar izlemeye devam edecekler.

Ulaşılması zor insanlara bir internet kadar yakın olduk. Bu güzel bir şey ama onu kötüye kullanmak, topluma hiç yakışı olmayan durumlardan birisidir. Örf, adet ve geleneklerimizi bir çırpıda arkamızda bırakarak dizilerden veya sosyal mecradan kendi benliğimize yerleştirmemiz ayıplanacak bir durumdur. Buna kim dur diyecek olursanız; toplumun en küçük birimi olan aileler dur diyecekler. Çocuklarını topluma kazandırırken, bunları da göz önünde bulundurmaları ailelerin önceliği olmalıdır.