Konumuza başlarken Hz. Muhammed(s.a) e indirilenin ne olduğunu? Neyi kast ettiğimizi açıklamaya gerek olmadığı, çünkü onun apaçık olarak kuran ı Azimüşşan olduğu, biz Müslümanlarca da, kuran ın kendisince de hatta onun düşmanlarınca da bilindiği bir gerçektir. "De ki, Kur’an’ı Ruhul Kudüs (Cebrail) Rabbinin katından müminlerin imanlarını pekiştirmek, Müslümanlara doğruluk rehberi ve müjde olmak üzere hak olarak indirmiştir." (Nahl-102) "Bu, Allah’ın izniyle, insanları karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve hamda layık olan, göklerde ve yerde olanların sahibi Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz kitaptır." (14/İbrahim, 1-2) bir başka ayette de "O gün zalim kişi ellerini ısırıp ’keşke Peygamber’le beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene, keşke falancayı dost edinmeseydim, and olsun ki beni, bana gelen Kur’an’dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor.’ der. Peygamber: ’Ey Rabbim, doğrusu kavmim bu Kur’an’ı terk etmişti.’ der." (25/Furkan, 27-30) diye buyrulmaktadır.
Kur’an, kelam kitaplarında, özellikleri göz önünde bulundurularak şu şekilde tanımlanmaktadır: "Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla peygamberimize indirilen, ondan da bize mütevatir olarak gelen, tilavetiyle ibadet olunan mu’ciz bir kitaptır."
Kur’an-ı Kerim ise, kendini şu şekilde dile getirmektedir: Bu, kendisinde şüphe, çelişki ve tutarsızlık olmayan, Arapça olarak vahyedilmiş daha önceki kitapları doğrulayan, sonra tahrif edildiğini bildiren, gözetip tanıklık eden, mesajı evrensel olan Allah tarafından korunan, ayetlerinin bir kısmı muhkem bir kısmı ise müteşabih olan, aydınlatan, yol gösteren, hakkı batıldan ayıran, uyarıcı ve müjdeleyici, hikmetli, açıklayıcı ve beyan edici bir kitaptır
Kur’an, Allah’ın Kitabı’nın özel adıdır. Kur’an’da, Kur’an için birkaç isme daha yer verilmekle birlikte; en çok Kur’an adı geçmektedir. Bu ad Kur’an’da 70 defa geçer. Kur’an kelimesi için iki ayrı kök gösterilir. Bunlardan biri, okumak anlamındaki kıraat; ikincisi toplamak, anlamındaki karn köküdür. Kur’an, ilk emri olan "ikra’ " yani oku anlamındaki kelimeyle aynı kökten bir isim taşıyarak okumaya ve ilme en büyük değeri verdiğini belirttiği gibi, neyi ve nasıl okumamız gerektiğini de gösterir.
Şimdi hak olduğunu, haktan gelen hakikat olduğunu iddia ettiğimiz kuranı ve Allah(c.c.) tan geldiğini inceleyelim.
A) O, BEŞER SÖZÜ DEĞİLDİR: o hiçbir beşerin yazamayacağı incelikleri, ilimleri, haberleri vs şeyleri barındıran bir kitaptır. Hala Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı. (Nisa/82) onu Hz. Muhammed (s.a.) in yazdığını iddia edenler hiç mi düşünmezler okuma yazma bilmeyen ve Mekke den birkaç istisna dışında hiç çıkmamış bir zatın geçmiş tarihlerde yaşamış kavimlerden haber vermesi, yıldızlardan, güneşten, aydan bahsetmesi bunları anlatması bilmesi mümkünmüdür? Değildir o bilgileri ancak ona yaratan verebilir. 'Sana Kitab’ı indiren O’dur. Onun (Kur’an’ın) bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab’ın esasıdır. Diğerleri de müteşabihtir…….' (Ali-imran/7) 'Daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Furkan’ı indirmiştir……' (Ali-imran/4)
B) EDEBİ OLARAK EN ÜSTÜN DÜR: Hz. Peygamber’e mucize olarak Kur’an ın verilmesinin hikmeti de, o sırada Arap dilinin şiir, üslûp ve hitabetin en yüksek dereceye ulaşmış olmasıdır. Gerçekten Resulullah (s.a) ın peygamber olarak gönderildiği sırada Araplar, belagat konusunda çok ileri gitmişlerdi. Şiirin her çeşidine vakıf idiler. Dilleri şiire yatkındı. Methettiklerini yüceltir, hicvettiklerini batırırlardı. Gerçekten harfi, kelime ve cümleleri, onların kullandıkları ile aynı olmasına rağmen Kur’an-ı Kerim’in, Arapların alışılagelen nesir ve nazım formundan ayrı, tamamen kendine has bir üslûbu vardır. Onların nesirlerine, nazımlarına, recez ve şiirlerine benzemeyen bir özelliğe sahiptir. Araplar bu üslûba hayran kalmışlar, onun kendi üslûplarından farklı ve üstün olduğunu itiraf etmişler, kendi kelamlarından onun bir benzerini getirmekten aciz kalmışlardır. Sadece bu özelliği, onun harikulade bir eser olduğunu göstermeye yeterlidir. Bu eserde hakkın eseri olabilir ancak.(devam edecek inşallah)