Şanlıurfa ili gerek tarih gerek kültür yapıları bakımından gerekse de Türkiyenin en büyük entegre projesi GAPa ev sahipliği yapması açısından önemli bir kent konumunda bulunuyor.
Şanlıurfa, kültür ve medeniyetin dünyaya yayıldığı bölge olarak kabul edilen ve arkeoloji literatüründe "Bereketli Hilal " olarak adlandırılan topraklar üzerinde yer alıyor. Arkeolojik kazılardan elde edilen buluntular, Şehir merkezindeki Balıklıgöl civarının günümüzden 11 bin yıl önce, Neolotik Çağ insanları tarafından iskan edildiğini kanıtlandı.Şanlıurfa’nın mimarlık tarihi ve tarım tarihi yönünden dünyanın en eski Şehirlerinden biri olduğu anlaşılmıştır. Mimarlik tarihi bu kadar eskilere dayanan Şanlıurfa, günümüzde de mimari eserlerinin zenginliği bakımından yurdumuzun önde gelen illeri arasında yer almakta ve bu özelliğinden dolayı "Müze Şehir" adıyla tanınyor.
Şehir merkezi yakınındaki "Göbeklitepe"de yapılan arkeolojik kazılarda, günümüzden 11.000 yıl öncesine tarihlenen dünyanın en eski tapınak kalıntılarının bulunmuş olması; Assur, Babil dönemlerinde ay, güneş ve gezegenlerin kutsal sayıldığı Pagan dininin tapınaklarının il sınırları içersindeki Harran ve Soğmatar’da yer alması, Musevi, Hıristiyan ve islam peygamberlerinin atası olan ibrahim Peygamber’in doğduğu, Yakub, Eyyub, Elyesa', Şu'ayb ve Musa peygamberlerin yaşadığı şehir olduğuna inanılmış olması, Urfa’ya "inançlar Diyarı" ve "Peygamberler Şehri" denilmesine sebep oldu.
Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) tarım ve sanayi merkezi olma yolunda önemli atılımlar yapan Şanlıurfa binlerce yıllık birikim sonucu oluşan tarih ve kültür değerleriyle, yerli ve yabancıların dikkatini çekiyor.
Bu kadar önemli turizm imkanına sahip bulunan Şanlıurfa halen Turizm alanında istenen payı alamıyor. Yıllık yerli ve yabancı turist sayısı günü birlikler dahil 400 bin civarında olduğu ancak 2015 yılında terör olayları nedeni ile bu sayı daha da düştü.
Şanlıurfanın huzur şehri olduğu tüm dünyaya anlatılmalıdır. Türkiyede tüm insanlara bunu anlatmamız gerekiyor. Gerek medya yoluyla gerekse siyasilerin destekleri ile mutlaka Şanlıurfaya turist gelmesi için girişimler yapılmalıdır. Şanlıurfa esnafı ile birlikte oteller ve konuk evleri kapılarına kilit vurulma noktasına gelmiştir.
Şanlıurfanın gezilecek çarşılarından bahsetmek istiyorum. Çeşitli vakfiyelerde adları geçen, ancak bugün mevcut olmayan, Tüccar Pazarı, Uncu Pazarı, Bit Pazarı, İplikçi Pazarı, Tarakçı Pazarı, Sakıp Efendinin yaptırdığı Terziler Çarşısı, Kasaplar Çarşısı, Şanlıurfa’ nın adları bilinen en eski çarşılarıdır.
Şanlıurfa’nın Osmanlı döneminden kalma iş hanları ve çarşılarından oluşan eski ticaret merkezi Gümrük Hanı civarında yoğunluk göstermektedir. Kazaz Pazarı (Bedesten), Sipahi Pazarı, Koltukçu Pazarı, Pamukçu Pazarı, Oturakçı Pazarı, Kınacı Pazarı, Bıçakçı Pazarı, Kazancı Pazarı, Neccar Pazarı, İsotçu Pazarı, Demirci Pazarı, Çulcu Pazarı, Çadırcı Pazarı, Saraç Pazarı, Attar Pazarı, Tenekeci Pazarı, Kürkçü Pazarı, Eskici Pazarı, Keçeci Pazarı, Kokacı (Kovacı) Pazarı, Kasap Pazarı, Eski Kuyum-cu Pazarı, Boyahane Çarşısı, Kavafhane Çarşısı, Hanönü Çarşısı, Hüseyniye Çarşısı Gümrük Hanı civarında yer alan ve günümüzde de tarihi özelliklerini koruyan önemli alış veriş yerleridir.Bu çarşılardan sekiz adedi kapalı çarşı, bir adedi de yeraltı çarşısıdır. Şanlıurfa; İstanbul, Bursa ve Edirne’den sonra kapalı çarşı bakımından Anadolu’nun önde gelen illeri arasında yer almaktadır,
Kazzaz Pazarı (Bedesten); 1562 tarihli Gümrük Hanı’nın güneyi- ne bitişik olarak aynı tarihte inşa edilmiştir. 1740 tarihli Rızvan Ahmet Paşa vakfiyesinde Bezzazistan adıyla geçen bu çarşının tamir ettirildiği yazılıdır. Sağlı sollu olarak uzanan ve yer seviyesinden yaklaşık l m. kadar yüksekte bulunan dükkanlarda kazzaz esnafı oturmakta, ayrıca Urfa yöresi mahalli kadın ve erkek giysileri satılmaktadır. Şanlıurfa Bedesteni, Anadolu’da otantik değerini bugüne kadar koruyabilmiş ender çarşılardandır.
Sipahi Pazarı; Gümrük hanının batısına bitişik olarak inşa edilmiş, kuzey-güney istikametinde beşik tonozla örtülü bir kapalı çarşıdır. Çarşıyı boydan boya örten tonozun üzerinde belirli aralıklarla aydınlatma pencereleri bırakılmıştır. Yerden yarım metre yükseklikte karşılıklı sıralar halinde dükkanların yer aldığı bu çarşı, güneyde boyahane çarşısına, kuzeyde ise İsotçu Pazarına açılır. Çarşının üçüncü bir kapısı da güney doğu tarafından bedestene açılmaktadır. Bu kapının, bir dükkanın bozularak gerçekleştirildiği 1741 tarihli Rızvan Ahmet Paşa vakfiyesinden anlaşılmaktadır.
Sipahi pazarı günümüzde halı, kilim, kürk ve keçe türünden eşyaların satıldığı bir çarşı olarak kullanılmakta, eski tarihi özelliğini muhafaza etmektedir.
Kınacı Pazarı; Mençek hanının batısında yer alan ve kuzey güney istikametinde uzanan bu çarşının kuzey kesimi beşik tonozla örtülü, güney kesiminin üzeri açıktır. Çarşının iki yanında beşik tonoz örtülü olarak sıralanan dükkanlar günümüzde kuyumcular tarafından kullanılmaktadır.
Pamukçu Pazarı; Kınacı pazarının batısına paralel ola-rak uzanan, beşik tonozla örtülü bir çarşıdır. Kuyumcu ve elbiseci esnafı tarafından kullanılmaktadır.
Boyahane Çarşısı; Pamukçu pazarının batısına paralel olarak uzanan yeni boyahane çarşısının altın- da bulunan bir yeraltı çarşısıdır. Ortasından Halil-ür Rahman suyunun aktığı bu çarşı rutubetli olması ve iplik ve kumaş boyama sanatının terk edilmesi nedenleriyle 40 yıl kadar önce kapatılmıştır. Boyahane çarşısının adına 1740 tarihli Rızvan Ahmet Paşa vakfiyesinde rastlanılmış olması yapının o tarihlerde mevcut olduğunu göstermektedir.
Hüseyniye Çarşıları; Hartavizade Hüseyin Paşa tarafından H.1305 (M.1887) tarihinde yaptırılmış, Çadırcı Pazarı ile Kazancı Pazarı arasında, kuzey-güney istikametinde birbirine paralel uzanan ve her biri 15er çapraz tonozla örtülü iki kapalı çarşıdır. İnşaat malzemesi olarak düzgün kesme taş kullanılmıştır. Her iki çarşının birleştiği yerdeki dükkanlar sırt sırta vermişlerdir. Çarşılarda sağlı sollu olarak uzanan dükkanların kapılarının üzerinde, karşılıklı olarak aydınlatma pencereleri açılmıştır. Çarşılardan doğuda olanının kuzeydeki giriş kemerinin kilit taşında; ortada, 'Maşallahu Teala', sağında, 'Suk açıldı, ayet-i kerime', solunda 'Nasrün minallahi ve fethhün kerib 1305' (M.1887) yazılıdır.
Bu yazımda çarşılardan bahsettim. Diğer yazılarımda diğer turizm değerlerimizden bahs edeceğim. Bu çarşılar. İstanbul, Bursa, Gaziantep, Halep, Şam; İranda ise tarihi Türk şehirlerinde bulunuyor. Gezilmesi ve görülmesi gereken yerlerdir. Tanıtımı hep birlekte yapmalıyız.