Kamu Kurum ve Kuruluşlarına atamalarda başarı, liyakat ile birlikte yöneticilik yapabilecek düzeyde olanların atanmaları çalışanlar başta olmak üzere her kesimce beklenir. Ancak, bunu söylemek tam olarak mümkün değil.

         Atanmaları sınava tabi olmayan makamlar ise siyasilerin ve güç sahiplerinin girişimi ile atananlar kurumun hizmet verdiği kesime değil kendisini bu makama getirenlere hizmet etmeyi amaç edinmektedirler.

         Her makam için geçerli olmasa da istisna olarak bir makama gelebilmek için türlü meslek onurlarını bir kenara iterek bu makam eline geçirdikten sonra sanki keramet kendilerindeymiş gibi küçük dağları ben yarattım edasıyla arasından çıktığı insanları küçük görüp kendi yaptıklarını göremeyecek kadar büyük hatalar işlediklerini bilmeden vurdum duymaz bir şekilde çalışanlar arasında yalnızlaşmaktadırlar.

         Bir makam hiç kimseye baki değildir.  Tabi ki gün gelecek bunlarda bu makamdan ineceklerdir. Kimseye bakacak yüzleri kalmayacak kalabalıklar içersinde yalnızlık yaşayacaklar, selam verecek kimse bulamayacaklar.

         Bu nedenle makam ve mevki edinenler halkın vergileri ile aldıkları maaşı hak edip, kendini o makama getirene değil vatandaşa hizmet edinmeyi amaç edinmeleri gerekir.

         Osmanlı padişahları Cuma selamlığına giderken halk padişaha ?Mağrurlanma Padişahım senden büyük ALLAH  var ? diye seslenirlerdi. Padişahta bu uyarıyı izler  ve bundan ibret alırdı. Darısı bugünkü çakma idarecilerin başına.