Özellikle sosyal medya üzerinden insanları İslam’dan uzaklaştırmak, İslam’ı kötü göstermek adına çok farklı inanç, ideoloji ve kesimlerden manipülatif paylaşımların yapıldığını görürüz.
Bu tür kişilerin asıl gayesi üzüm yemek olmayıp bu tipler, tamamıyla cevaplara kapalı, ne anlatılırsa anlatılsın, ne söylenirse söylensin, konu ile ilgili en güçlü, en katî deliller sunulsa bile kesinlikle yanlışlarından dönemeyen insanlardır. Bir kişiyi dahi İslam’dan uzaklaştırırsak bizim için kârdır anlayışında olan kişilerdir. Bu tür işlerle ilgilenen insanlara sosyal medya jargonu ile trol denilmektedir. Belli kesimlerce maddi olarak da beslenen bu tür kişiler açısından yalan, yanlış, iftira, şeref, haysiyet, onur vs.’nin hiçbir önemi yoktur. İlimden, bilgiden, edepten yoksun kısaca satılmış kişilerdir.
Bu trollerin en çok kullandıkları argümanlardan biri de İslam’ın insanları fakirliğe yönelttiği, fakirliği telkin ettiği, fakirliği övdüğü gibi gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan içi boş söylemlerdir.
Peki, İslam’da zenginlik ve fakirlik nasıl değerlendirilmektedir? Şimdi kısaca buna değinelim.
Şunu en başından belirtmek gerekir ki İslam, insanların zengin veya fakir olmasına bakmaz. Nasıl zengin olması gerektiği, zenginken nasıl davranması gerektiği yine fakirlikten nasıl kurtulması gerektiği, fakirken nasıl davranması konusunda yol gösterir. Bunun sonucunda da zenginler ve fakirlerin ameline göre onlar hakkında hükümler belirler.
İslam’da birçok ibadet mali ibadetlerdir. Örneğin zekât ve hacc gibi İslam’ın şartlarından olan ibadetler mali ibadetlerdir. Yani İslam açısından zengin kabul edilen Müslümanların mükellef oldukları ibadetlerdir. Yine infak, sadaka, fitre, fidye vs. ibadetler de mali ibadetler olup zengin Müslümanlar için belirlenen ibadetlerdir.
Peygamber Efendimiz (as); “Kuvvetli mümin, zayıf/güçsüz müminden daha iyi, daha üstün ve Allah’a daha sevimlidir.” (Müslim, Kader, 34; İbn Mace, Zühd, 4168) buyurmaktadır. Bu kuvvet bedeni olabileceği gibi, ilmi ve mali de olabilir. Burada ifrat ve tefrite de kaçmamak gerekir. İslam ne zengini över ne de fakiri yerer. Müminin güçlü olması yönünde yönlendirme adına bunun daha iyi daha üstün olduğunu belirtir zayıf olanlarda da hayır olduğunu ancak bir karşılaştırma yapıldığında güçlü olmanın daha makbul olduğu belirtilir.
Burada şu hataya da düşülmemelidir. Takvayı yukarıdaki konumuz ile bu aşmada değerlendirmiyoruz. Yoksa zenginliğini kötü yolda kullanan, haramda kullanan ya da haram yoldan zenginlik elde eden, zenginliğini isyan ve israfta kullanan biri için tabi ki zenginlik bir beladır. Yine fakirlik için isyan eden, hırsızlık yapan, ırzını namusunu satan, intihar edenler için de fakirlik bir beladır. Ama zenginliğini de fakirliğini de İslam’ın belirlediği ölçülerde yaşayanlar için zenginlik de fakirlik de huzur ve mükafat kaynağıdır.
Yine konumuzla ilgili olarak Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (as) şöyle buyurmuştur: “Veren el alan elden hayırlıdır…” (Buhârî, Zekât 18, Nefekât 2; Müslim, Zekât 94-97, 106, 124. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 28, 39; Tirmizî, Zekât 38, Birr 77, Zühd 32; Nesâî, Zekât 53, 60)
Gerçi bu Hadis-i Şerif tek başına İslam fakirliği telkin ediyor şeklindeki sakat anlayışı yıkmaya yeter de artar bile. Ancak biz yine de birkaç konuya daha değinerek konumuzu sonlandıralım.
Muhammed Raşid Erol (ks) dünya malı kazanmanın hükmünü şöyle belirtmiştir; “Allah muhabbetini, azaltmadıktan sonra, insanın zengin olmasının hiçbir zararı yoktur. Yeter ki, insan kalben mala bağlanıp muhabbetini ona vermesin. Malı veren esasen Allah’u Teala olduğuna göre insan, muhabbetini mala değil, onu verene bağlamalıdır. Asıl vereni düşünmeden, kalbe sokulan bir koyun veya tavuk sevgisi bile insanı Allah’tan uzaklaştırmaya kâfidir. O kadarcık sevgi bile kulu zarara uğratır.” (Abdulhakim Hüseyni, Sohbetler; 253-254-Dilaver Selvi Kamil Mürşit Kimdir; 103-104; Hacegan Yay.)
Uzay çağı dediğimiz bu çağda fakirlik, insanlar üzerinde ağır psikolojik sorunlar bırakmaktadır. İntihar, fuhuş, hırsızlık, cinayet, göç ve para karşılığı din değiştirme bu psikolojik etkinin bazı sonuçlarıdır.
Fakirlik ve açlık birçok konuda Müslümanlar için sıkıntılar meydana getirebilir. Örneğin bir Müslümanın fakir olduğunu düşünelim; İslam’ı tebliğ edeyim der ama fakirliğinden dolayı insanlar onu dikkate almayabilir. Sözlerine itibar etmeyebilir. Fakirlik yüzünden nefsine ve şeytana yenilip Allah’a isyan edebilir. Hatta küfre girebilir. Nitekim peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır; “Neredeyse fakirlik, küfre denk olacaktı.” (Beyhaki Şuab; Taberani, el-Evsat)
Böyle bir fitneden korunmak için Peygamber Efendimiz (as) şöyle dua etmiştir; “Allah'ım, yoksulluk fitnesinin şerrinden, küfür ve yoksulluktan sana sığınırım.” (Nesai, Sehv, 90, İstiaze, 16, 29- Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 36, 39, 42, 44; VI, 57, 207)
Fakirlik insan düşüncesi üzerinde olumsuz etkiler bırakır. Muhammed eş-Şeybani'nin şöyle dediği nakledilir; “Ebu Hanife ilim meclisinde iken kendisine evde yiyecek kalmadığı söyleyince, o şöyle demiştir; “Allah hayrını versin, kafamdan kırk fıkıh meselesini kaçırttın.”
Yine Ebu Hanife'nin başka bir sözü şöyledir; “Evinde yiyeceği olmayan kimse ile istişarede bulunma. Çünkü onun fikri dağınık, kalbi meşguldür. Kararı isabetli olmaz.” (Yusuf el-Kardavi, Fakirlik Problemi ve İslam, terc. Abdulvehhab Öztürk, Ankara, 1975, s.24) “Hakim, öfkeli iken karar vermesin” hadisi de aynı esası belirtir. İslam hukukçuları fazla açlık, susuzluk ve benzeri etkenleri öfkeye kıyas etmişlerdir.
Bir toplumda zenginlerle yoksullar arasındaki mesafe büyür, zengin azınlık israf ve sefahat içinde yüzerken, yoksullar asli ihtiyaçlardan bile mahrum kalırsa, kalplere kin, buğz ve nefret tohumları ekilir, toplum düzeni bozulur. Yoksulluk, toplumda huzursuzluğa sebep olur. Ashab-ı kiramdan Ebu Zer el-Gıfari (ra); “Evinde yiyecek bulamayanın, insanların üzerine yalın kılıç yürümediğine şaşıyorum” diyerek bu durumun tehlikeli sonuçlarını bizlere bildirmiştir.
Bizler dünyayı elimizden değil kalbimizden çıkarmalıyız. Peygamber Efendimiz (as): “Sâlih (iyi) mal, sâlih kişi için ne güzeldir.” (Müsned, IV/194) buyurarak zenginlik ve helal malın Müslümanlar için ne kadar güzel bir yardımcı olduğunu bizlere bildirmiştir.
İslam hiçbir zaman fakirliği telkin etmez. Bu İslam düşmanlarının bilinçli olarak ortaya attıkları içi boş bir iftiradır. Allah katında en üstün olan zengin ya da fakir olan değil, siyah ya da beyaz olan değil kim Allah’tan en çok korkuyorsa o en üstündür. Zengin veya fakir olması fark etmez. Vallahu âlem. Hatalar, yanlışlar ve günahlar bize aittir. İslam eksiksiz ve tertemizdir. Ve axiru dâvana ânil hamdulillahi rabbil âlemin.