İslamiyet hayatın her alanına kendi nevi şahsına münhasır kural ve kaideler getirdiği gibi sosyal ve medeni alan ile ilgili de kural ve kaideler getirmiştir.

Cahiliye döneminde süre gelen birçok adet tamamıyla yasaklanıp ortadan kaldırılmış; putperestlik, faiz, kan davası vb. gibi. Bazıları da değiştirilerek İslam’a uygun hale getirilmiştir; evlilik, evlatlık vb. gibi.

Cahiliye döneminde kendi sülbünden olmayan biri, halka karşı bu benim oğlumdur diye ilan edildiğinde, cahiliye adetlerinde böyle bir ilan kabul görür ve artık o kimse ilan edenin öz oğlu addedilirdi. Yani artık evlatlık alan kişi o kimsenin babası hükmünde kabul ediliyor ve öz evlat babası üzerinde hangi haklara sahip ise -miras vb.- evlatlık da aynı haklara sahip oluyordu. Bunun ailevi ve sosyal bazı adaletsizlikler ile arızlar doğuracağı açıktır.

O dönemde ilginçtir çocuğun babası başka bir kadın ile evlenip o kadını boşasa erkek çocuk babasının boşadığı bu kadınla yani üvey annesi ile evlenebiliyorken, evlatlık asıl evlat gibi görüldüğünden evlatlığın boşadığı karısı ile evlatlık kabul eden kişi evlenemezdi.

Yine cahiliye döneminde kendi içerisinde yapılanmış bir kast sistemi vardı. Örneğin Mekke’nin tanınmış ailelerinden birinin kızı ya da oğlu azad edilen bir köle -mevali- ile evlenmesi yasaktı.

Zeyd bin Harise (ra); Aslen Yemen Kelb kabilesindendir. Peygamber Efendimizden (as) 10 yaş küçüktür. Câhiliye döneminde henüz çocukken annesi ile birlikte Benî Ma’n’daki akrabalarını ziyarete giderken Benî Kayn mensupları tarafından kaçırılmış ve Ukâz panayırında köle olarak Hz. Hatice’nin yeğeni Hakîm b. Hizâm’a satılmıştır. Hakîm de onu Mekke’ye götürüp halası Hatice’ye, Hz. Hatice de Resûlullah’a hediye etmiştir.

Peygamber Efendimizin (as) yanında en güzel şekilde büyüyen Zeyd’in ailesi kendisini almak için Efendimizin (as) yanına gelince Zayd’e istediği zaman -herhangi bir ücret almaksızın- ailesi ile gidebilmesi yönünde izin vermiştir. Ama Zeyd bunu kabul etmemiştir. Ailesi bu duruma çok şaşırmış ne kadar ısrar etseler de Zayd Peygamber Efendimizden (as) kesinlikle ayrılmak istememiştir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (as) Zeyd’in ailesinin de duyacağı şekilde Mekkelilere karşı dönerek bilin ki Zeyd bundan böyle benim evlatlığımdır demiştir. Bu durum karşısında Zeyd çok sevinmiş aynı şekilde Zeyd’in ailesi de sevinmiş hem rahatlamış hem de gözleri arkada kalmamıştır. O günden sonra Mekkeliler Zeyd’e Muhammed’in oğlu Zeyd manasında Zeyd Bin Muhammed demeye başlamışlardır.

Zeyd, İslam’ı ilk kabul eden erkeklerdendir. Taif’te Peygamber Efendimiz (as) taşlandığında yanında olup O’nu (as) taşlardan korumaya çalışan kişidir. Peygamber Efendimiz (as) onu çok sevdiği için “Hibbu Resulullah” lakabıyla tanınırdı. Kuran-ı Kerimde ismen geçen tek sahabidir.

   

Zeyd, Efendimizin (as) dadısı Habeşî Ümmü Eymen’le evlenmiş bu evliliğinden oğlu Üsâme dünyaya gelmiştir. Üsâme, “Hibbu Resulullah” veya babasından dolayı Hibbu’bni’l-Hib, yani Resulullah’ın (as) sevdiği kişinin sevgili oğlu diye çağırılırdı. Huneyn Gazvesi’nde ilk başlarda uğranılan yenilgi üzerine kaçmayıp Efendimizin (as) yanında kalan çok az sayıdaki sahabiden birisidir. Peygamber Efendimiz (as), Hicretin 11. yılının safer ayında Suriye bölgesine göndermek üzere Üsâme b. Zeyd kumandasında bir ordu hazırladı. Ebû Bekir ve Ömer (ra) gibi önde gelen sahabileri de onun emrine verdi.

Zeyd, Ümmü Eymen dışında birkaç evlilik daha yapmıştır ancak bunlar içerisinde en çok gündem edilen Peygamber Efendimizin (as) halası Ümeyme’nin kızı Zeyneb binti Cahş ile olan evliliğidir.

Peygamber Efendimiz (as) cahiliye toplumunda süre gelen hür olanların mevali yani azadlı köleler ile evlenmeme adetini bozmak adına önce kendi aile ve akrabalarından başlamak üzere halası kızı Zeyneb’i evlatlığı Zeyd’e istemiştir. Zeyneb ve ailesi başta bu durumu kabullenmese de sonradan Rasulullaha (as) muhalefet etmeme adına kabul etmiş ve evlilikleri gerçekleşmiştir. Ancak evlilik süresince Zeyneb’in tavırlarına dayanamayan Zeyd ondan boşanmak için Peygamber Efendimizin (as) yanına gelmiş Peygamber Efendimiz (as) her defasında Allah’tan korkmasını, eşini tutmasını ve sabretmesini tembihlemiştir. Zeyd, bu evliliğin yürümeyeceğini Peygamber Efendimize (as) ısrar edince Peygamber Efendimiz (as) onları boşamıştır.

Kaynaklarımızda yukarıdaki boşanma mevzusunu farklı bir şekilde anlatan mevzu yani uydurma bir hadis bulunmaktadır. Ancak haya ve edeb timsali olan, aynı zamanda Risalet görevi de olan bir Peygamberden asla sadır olmayacak davranışların yakıştırıldığı böyle bir hadis, Hadis Ûsulü açısından metin ve sened kritiğine tabi tutulmuş ve bu hadisin mevzu olduğu asırlar öncesinden bizlere bildirilmiştir. Konu hakkında ilgili kaynaklar okunup araştırılabilir.

Cahiliye adetlerinden olan evlatlık müessesenin hayali bir akrabalık olduğu ve evlatlığın asıl evlat olmadığı, sadece yardım edilmesi gereken ve bakılmaya muhtaç mahrem kişiler olduğunu göstermek adına Rabbimiz, Efendimizin (as) Zeyneb ile evlenmesini istemiştir. Ancak asırlardır uygulanagelen bu adetin kırılması konusunda toplumun nasıl bir tepki vereceğinden çekindiği için Peygamber Efendimiz (as) bu konuda sıkıntılar yaşamıştır. Ancak Ahzab Suresinin ilgili ayetleri inince Peygamber Efendimizin (as) Mekke’deki hiçbir erkeğin öz babası olmadığı, Allah’ın emrini yerine getirme konusunda çekinmemesi ve kimseden değil Allah’tan korkması gerektiği bildirilmiş ve bu evlilik gerçekleşmiştir. Şimdi ilgili Ayet-i Kerimelerin meallerini okuyalım.

“Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, “Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah'tan sakın” diyordun. İçinde, Allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda Mü'minlere bir zorluk olmasın. Allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir. Allah'ın, kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda Peygambere bir darlık yoktur. Daha önce gelip geçen Peygamberler hakkında da Allah'ın kanunu böyledir. Allah'ın emri, kesinleşmiş bir hükümdür. Daha önce gelip geçen o Peygamberler, Allah'ın vahiylerini tebliğ eden, Allah'tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah, hesap görücü olarak yeter. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Rasûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Ahzab, 37-40)

Evet, bu Ayet-i Kerimeler; İslam’da evlatlığın öz evlat olmadığı, evlatlıkların kendi babalarına nisbetle çağırılmaları ve evlatlığın yabancı olması hasebiyle boşadıkları kadınlarla farklı bir engel yoksa evlenilebileceğini bizlere öğretmiştir.

Özellikle Ahzab, 37. Ayet-i Kerimesinin; “İçinde, Allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun” kısmını özellikle müsteşrikler söz konusu mevzu hadis ile birleştirerek kendi sakat ve ahlaksız anlayışlarına uydurmaktadırlar ki bu edepsizliktir. Konuyla ilgili olarak Elmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kuran Dili Tefsirinden Ahzab Suresi 37. Ayet-i Kerimesinin tefsirinde bu konu detaylıca anlatılmış olup merak edenler buradan okuyabilirler.

   

Zeyd Bin Harise (ra) Zeyneb Binti Cahş’ı (ra) boşadıktan ve Zeyneb annemiz iddetini de tamamladıktan sonra Peygamber Efendimize (as) onu nikahına alması için hem Peygamber Efendimizin (as) hem de Zeyneb annemizin akrabaları ısrarcı olmuşlardır. Ancak cahiliye dönemi adetleri çerçevesinde Mekkeli müşriklerin tepkisi konusunda çekinceleri olsa da Ayet-i Kerimler ile bu çekincelerin yersiz olduğu Allah’ın emri doğrultusunda Zeyneb ile evlenmesi kararlaştırılmış ve bu evlilik gerçekleşmiştir. Bu evliliğe dönemin ne müşrikleri ne de kitab ehli herhangi bir şekilde tepki göstermemiştir.

Ancak özellikle 18. yüzyılda müsteşriklerin yani oryantalist hristiyanların İslami araştırmalarında Meryem annemizin evlenmemesi, İsa’yı (as) bir mucize olarak babasız dünyaya getirmesi, İsa (as)’ın evlenmemesi, Rahiplerin de evlenmemeyi bir üstünlük addederek Ruhban olmaları gibi nedenlerle İslam Peygamberinin (as) evlilikleri onlara ilginç ve kabul edilmez (!) gelmiş ve eserlerini bu subjektif yaklaşımla kaleme almışlardır. Özellikle de Peygamber Efendimizin (as) evlilikleri üzerinden kendi inanç ve kültürleri çerçevesinde manipülatif bir eleştiri gerçekleştirmiş, İslam düşmanları da bu bilgileri alıp ıstıp ısıtıp 20 yılda bir önümüze koymuştur.

İslam’da evlatlık mevzusu ve Peygamber Efendimizin (as) Zeyneb Binti Cahş ile evlilik meselesi kısaca budur. Vallahu âlem. Hatalar, yanlışlar ve günahlar bize aittir. İslam eksiksiz ve tertemizdir. Ve axiru dâvana ânil hamdulillahi rabbil âlemin.