Bu duygu durumlarının iş, aile, eş, günlük aktivitelerde aksaklıklar, uyku ve yeme sorunları ile hayattan zevk alamama gibi benzer problemlere yol açtığını ifade eden Prof. Dr. Tozan, "Bu süreçte eksilen nöromodülatör maddeler, yerine konamayan mutluluk hormonları ve artan stres hormonları vücudumuzda inflamasyonu tetikler ve mevcut hasarların olduğu yerlerde ağrıya neden olur. Bu ağrılar kader değildir. Kurtulmak için işe, kendimizden başlamalıyız ve yaşantımızda iyi gelen şeyleri artırmalıyız" dedi.

Şanlıurfa'da Deprem Haftası Etkinliği: UMKE Ekipleri, Öğrencilerle Tatbikat Yaptı Şanlıurfa'da Deprem Haftası Etkinliği: UMKE Ekipleri, Öğrencilerle Tatbikat Yaptı

Aşırı Düşünme, Tükenmişlik ve Depresyonun Ağrı İle İlişkisi

Prof. Dr. Tozan, kronik ağrıların aşırı düşünme, tükenmişlik sendromu ve depresyonla ilişkili olduğunu vurguladı. Aşırı düşünmenin, geçmişte yaşanmış olaylar veya gelecekteki olaylar hakkında gereğinden fazla düşünmek anlamına geldiğini belirten Tozan, bu durumun kaygı ve stres seviyelerini artırarak kişiyi yıprattığını söyledi. "Bir olay sürekli zihinde tekrarlandığında karar vermede güçlükler, uyku problemleri ve yorgunluk gibi sorunlar başlar. Stresli iş ortamları, yoğun çalışma temposu ise tükenmişlik sendromuna yol açar. Özgüven kaybı, yorgunluk, duygusal tükenmişlik ve ilgisizlik bu sendromun önemli belirtileridir" dedi.

Depresyon ve Ağrı Bağlantısı

Depresyonun, kişinin hiçbir şeyden zevk almadığı, sürekli mutsuz ve karamsar olduğu bir durum olduğunu belirten Prof. Dr. Tozan, "Depresyondaki kişi kendini değersiz hisseder. Bu duygu durumları, fiziksel ağrılarla doğrudan bağlantılıdır. Uykusuzluk, sabahları yorgun kalkma, yemek yeme problemleri, karar verememe, kaygı, panik atak gibi belirtiler, kişiyi kronik ağrıya sürükleyebilir" şeklinde konuştu. Tozan, sürekli negatif düşüncelerle yaşayan ve kendisiyle sık sık konuşarak takıntı yapan kişilerin ağrı deneyimlerinin bu duygu durumlarıyla ilişkili olabileceğini belirtti.

Kaynak: İHA