Divan edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Urfalı Nâbi, nam-ı diğer Yusuf, şiirleriyle asırlar sonrasına ışık tutmaya devam ediyor. "Ekmel-i Şu‘ârâ-yı Rum" ve "Melik-üş Şu‘ârâ" unvanlarıyla anılan Nâbi, hikmetli dizeleriyle edebiyat dünyasında kendine özgü bir yer edinmiştir.

Urfa'dan İstanbul'a Uzanan Bir Hayat

1642 yılında Urfa'da dünyaya gelen Nâbi, genç yaşta İstanbul'a giderek şöhret basamaklarını tırmanmıştır. Urfa'da aldığı sağlam medrese eğitimi, onun derin bilgi birikimine sahip olmasını sağlamıştır. Urfa'ya duyduğu özlem, dizelerine yansımış ve memleketine olan sevgisini her fırsatta dile getirmiştir.

Divan edebiyatına adını altın harflerle yazdıran Şair Nâbi, nam-ı diğer "Urfalı Nâbi", klasik şiirimizin zirvedeki şairidir. Asıl adı Yusuf'tur. Yaşadığı dönemde "Ekmel-i Şu'arâ-yı Rum" ve "Melik-üş Şu'arâ" diye anılmıştır. Osmanlı dönemi şiirinin temel taşlarından biri olan Nâbi, Divan edebiyatına yenilik getirmiş ve onun "Hikemiyat" tarzı şiirleri ekol olmuştur. Urfa'da doğan Nâbi'nin doğum tarihi kesin değildir. Ama şiirlerinden ve yazdıklarından anladığımız kadaryla çocukluk ve gençlik yılları Urfa'da geçmiştir. Prof. Dr. Abdülkadir Karahan'ın biyografik incelemesinde Nâbi'nin doğum tarihi olarak 1052 (1642) tarihi üzerinde durulmaktadır. Ahmet Kabaklı'nın Türk Edebiyatı kitabında 1640 olarak geçmektedir. Ayrıca şairin Evlâd-ı Resûl olduğu şiirlerine dayanılarak ortaya atılmıştır.

Nâbi, 1665 yılında 24 yaşında genç bir şair olarak İstanbul'a gitmiştir. İstanbul'a gidişinden sonra şöhret olmuştur. Urfa'da yaşadığı dönemde çok iyi bir medrese eğitimi aldığı eserlerinden anlaşılmaktadır. Nâbi'nin Urfa'da geçen yılları hakkında hiçbir şey bilinmemektedir. Yalnızca Nâbi'nin Urfa'yı sevdiği, Urfa üzerine gazeller yazdığı bilinmektedir.

Nâbi'nin Urfa'da yaşadığı yılları yorumlayan Bedri Alpay, şunları söylemektedir: "Ulu Camii Mahallesi'nde doğmuştur. Hacı Gaffarzâdeler'dendir. Babasının adı Mustafa olup, ticaret ve ziraatle uğraşmıştır. Ailesi Urfa'nın köklü ailelerindendir. Okuma ve yazmayı kimden öğrendiğini bilmiyoruz. Fakat esaslı bir tahsil gördüğü muhakkak. Bunun gibi Urfa'da hangi medresede okuduğunu da öğrenemedik. Zamanının en ünlü medresesi olan Halil-ür Rahman Medresesi'nde okumuş olabilir. Bununla beraber Havuzbaşı veya Küçük Attar Pazarlı denilen yerde attariye eşyası sattığını öğrendik. Daha sonra ilim ve edebiyatı tercih ederek dückânı terk ettiği söyleniyor. Medresede Arapça, Farsça, Tasavvuf, Felsefe, Arûz, Beyan ve Bedii ilimlerini öğreniyor."

Yine Bedri Alpay'ın yazdığına göre şeyhi Yakup Kalfa'nın tavsiyesi üzerine İstanbul'a gitmiştir. "Eski edebiyatımızda çok az şair ekol sahibi olmuştur. Bunlardan biri de Nâbi'dir. Nâbi ile beraber eski edebiyatımızda Fuzûli ekolü, Baki ekolü, Rûhî ekolü gibi ekollerden de bahsedebiliriz. Bunlar içerisinde kendisinden sonraki şairler üzerinde ağırlıklı olarak etkisi olanlardan biri, belki de birincisi Nâbi'dir."

Nâbi'nin dıl bilgisi, kültürü ve sohbeti hakkında bilgi veren ve onun bu hususlarda en önde gelenlerden biri olduğu belirten eserlerden Vakayiü-Fuzala'daki bilgiler dikkat çekicidir. Orada şairimizin, sohbetinin lezzeti, külfetsiz olduğu, kendisinin seriû'l-intikal, bediû'l-irticâl, gayet güzel ve tatlı konuşan bir zat olarak tanındığı belirtilmektedir.

Nâbi, 1712 yılında vefat etmiş ve Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir. Mezarlığı, 1986 yılında Şanlıurfa Belediyesi tarafından anıtmezar haline getirilmiştir.

Hüseyin Peyda: Urfa'dan Türk Sinemasına Uzanan Bir Yolculuk Hüseyin Peyda: Urfa'dan Türk Sinemasına Uzanan Bir Yolculuk

Eserleri:

  • Türkçe Divan

  • Hayriye

  • Hayrâbâd

  • Tuhfe-i Dilkeş-i Nâbi

  • Tuhfetül Harâmeyn

  • Tercüme-i Hadis-i Erbâ'in

  • Zeyl-i Siyer-i Veysi

  • Münşeât

  • Fetihnâme-i Kamâniçe

  • Surnâme

  • Gazânâme

  • Farsça Divançe

Kaynak: HABER MERKEZİ