Kaya resimleriyle başlayan, damgalara dönüşen ve nihayet harflere evrilen millî alfabesiyle ilk örneklerini Türkçe, yaklaşık 2400 yıl önce vermiştir. Yazıtlar çağında taşlara kazınan bu harflerle Türk hitabet sanatının ilk ve en güçlü örnekleri Tonyukuk, Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtları dikilmiştir. Böylece Türk dilinin üç kıtaya yayılacak macerası da başlamıştır.
Göktürk Kağanlığı dönemi yazıtlarından Uygur Kağanlığı yazıtlarına ve yazma eserlerine, Karahanlı Devleti’nde Türk dilinin anıtsal eserleri Kutadgu Bilig ve Divanu Lugati’t-Türk’e uzanan bu gelenek, zamanla farklı coğrafyalara yayılmıştır. Harezm’de, Kıpçak bozkırlarında Türk yazı dili geleneği devam etmiş; Türkistan’dan Kafkaslara, Anadolu’ya, Mısır’a, Karadeniz’in kuzeyine, Balkanlara Türk diliyle eserler yazılmaya başlanmıştır. Tarihî coğrafyalardaki bu yayılımın sonucunda bugün Türk dilinin kolları Doğu Sibirya Denizi kıyılarından Pamir Dağlarına, Çin’in içlerinden Balkanlara ve Doğu Avrupa’ya kadar uzanan geniş coğrafyada konuşma dilleri, yazı dilleri, kültür dilleri olarak yaşamaktadır.
Günümüzde Türkiye Türkçesi ile birlikte Azerbaycan, Türkmen, Gagavuz, Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur, Tatar, Kırım, Başkurt, Nogay, Karaçay, Balkar, Karakalpak, Altay, Hakas, Tuva Türkçeleriyle Yakutça ve Çuvaşça Türk dünyasının yirmi yazı dilini oluşturmaktadır. Yazı dili olma uğraşı veren, konuşma dili olarak yaşayan ve sözlü edebiyat ürünleriyle Türk dünyasının zenginliklerinden olan ve sayıları yirmiye ulaşan Türk lehçeleri de bulunmaktadır.
Türk dilinin bu kolları içerisinde Türkiye Türkçesi bugün en fazla konuşucuya sahip ve en geniş coğrafyada kullanılan edebiyat, bilim, kültür ve medeniyet dilidir. Türkiye dışında otuz altı ülkenin nüfus sayımlarında, istatistiklerinde Türkiye Türkçesinin ana dili veya ikinci dil olarak kullanıldığı beyan edilmiştir.
Türkçe mükemmel ses uyumlarıyla, ses bilgisi özellikleriyle, biçim bilgisi özellikleriyle mükemmel bir dildir.
Türk Dil Kurumunun sanal ortamdaki sözlüğü Büyük Türkçe Sözlük’ün veri tabanında 616.767 söz varlığı bulunmaktadır. Bu söz varlığı içerisinde belirli kavram alanlarında büyük bir zenginlik göze çarpmaktadır:
bilindiği gibi Türklerin tarihi binlerce yıla dayanıyor. Türkler Büyük millet. Bunu bizim söylememize gerek yok. Orta asya’dan geldiğimiz bu bölge’den sonra Avrupa; Afrika ve Ortadoğu’da etkimiz ve Türçe’nin kullanımı soydaşlarımız tarafından kullanılıyor. Kuzey Kıbrıs ,Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan,Kazakistan yine Rusya içinde muhtar cumhuriyetler Tataristan,Başkurtistan, Çin’de Doğu Tüarkistan, Irak’ta kerkük ,Musul, Erbil, İran’da Doğu Azerbeycan, Suriye’de ve onlarca ülkeye yayılan Türklerin toprak ve nüfus varlığı çok büyüktür. Bu bölgelerle ortak dilimiz üzerinde anlaşmamız gerekiyor. Önce Türkiye Türklerinin kendi dillerini batının etkisinden kurtarması gerekiyor. Ayrıca, Türkiye’de Türkçenin iyi öğretilmesi ve televizyonların, sosyal medyanın etkisinden kurtarılması gerekiyor. Türkiye’de siyasilerin farklı dillerde konuşması büyük başarı gibi görünse de bence başarısızlıktır.
Bir örnek vereceğim, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) 2012 yılından bu yana düzenlediği “Çin’i Anlamak, Çin ile İş Yapmak” başlıklı konferans serisinin beşincisi, İstanbul Okan Üniversitesi Konfüçyüs Enstitüsü işbirliğinde önceki yıl İstanbul’da bir otelde gerçekleştirirken toplantıya katılan eski Almanya cumhurbaşkanı Christian Wulff görevlilerin almanca çeviri yok ingilizce konuşun demesi üzerine kürsüden inerek umarım gelecek yıl Almanca-Türkçe çevirmen olarak konuşabilirim diyerek konuşmayarak kürsüden inmesini bizim siyasiler ve yöneticilerde örnek almalıdır.