76 yaşındaki Ahmet Gültekin Sarayönü"nde doğduğunu dile getirerek “O günlerde Sarayönü kentin en nezih mahallesiydi. Alay sokakta oturuyorduk. Belediye başkanı Ömer Alay"ın evinin olduğu sokaktı. İlkokulumuz Atatürk İlkokulu Ulu Camiinin yanındaki medreseydi. Allah rahmet etsin Şerif Özden o gün hem öğretmenimiz hemde müdürümüzdü. 1949"da Ortaokulu ise Urfa Lise ile birlikteydi. 1956"da liseden mezun olduktan sonra İlkokulda öğretmen vekilliği yaptım. Kurtuluş okulunda Karakaş Kadir yani Salih Önen"in amcası ve Naci Kaysı o yıllarda okula müdürlük yapıyorlardı. O yıldan sonra İzmir Bornova"da Ziraat Fakültesini kazandım ve oraya gittim. O yıllarda ÖSS sınavı değil de yazılı sınav vardı. O yıllarda İzmir"de okul okuyan 5 kişi vardı. Yedek subay askerliği de İzmir"de yaptım. Ondan sonra Şanlıurfa"ya döndüm. 1965 yılında Şanlıurfa Zirai Mücadele Şube Müdürlüğünde göreve başladım.” diye konuştu.

OTUR LAN DİYEN HOCASI ORDİNARYÜS PROFESÖR CELAL SARAÇ

Ahmet Gültekin İzmir Ege Üniversitesinden mezun olduktan sonra diplomasını almak için okula gittiğini aktarırken ilginç bir anıyı paylaştı. Gültekin diploma istediği hocasını “Otur Lan” diyen hocasının Kola ikramını anlatırken “Kolayı içtikten sonra Kalk ayağı ulan deyince hayrete düştüm. Acaba bana lan kelimesini neden söylüyor? Meğerse diploma alırken, elinde aile tablom var. Anne ve babamın adı Urfalı olduğum yazıyor. Babamı tanıyormuş. Sonradan diplomayı aldıktan sonra altta ismini okudum. Ordinaryüs Profesör Celal Saraç. Urfalı. Ki Türkiye"de bir tane. Elini öptüm. Babama selam söyledi ve onun tavsiyesiyle Urfa"ya geri döndüm.” dedi.

HOROZ KÖYÜNÜN SAHİBİ SALİH SARAÇ

Okul hocası Celal Saraç"ı anlatırken, babasının sadeyağ tüccarı olduğunu ifade eden Ahmet Gültekin Babasının yanına Urfa"nın köylerinden bir çok köylü gelip yağını sattığını anlattı. Ahmet Gültekin “Celal Saraç bizim hocamız Salih Saraç"ın amcasıoğlu. Rahmetli hocamız Celal Saraç"ı orada tanıdım. Kimse Urfa"da tanımıyor. Kimsede tanıtmıyor. Urfa"da buna benzer birçok hocalar var hocaların hocası var. Ama sessiz sedasız rahmetli oluyorlar. Oraya Rektör olarak tayin olmuş. Horoz köyünün sahibi Salih Saraç"ın kardeşi ama malı mülkü burada bırakmış.” şeklinde konuştu.

URFA ZİRAİ MÜCADELE VE KARANTİNA MÜDÜRLÜĞÜ

“Şanlıurfa"da Teknik Ziraat Müdürlüğünden ayrılan Zirai Mücadele ve Karantina Müdürlüğü köylerde çiftçileri eğitimi için uğraş verdi. O yıllarda Müdür Şevket Bey Malatyalı ama buraya yerleşmiş. Ziraat teknisyeni. İlk Mühendis ben ve İskender Soydemir Şanlıurfa"da göreve başladık. Bir gün Siverek"e gittik. Orada Ankara"dan Bakanlıktan heyet geldiğini öğrendim. Türkiye"de artık Ziraat Mühendisi olan illerde Müdürlüğe atanıyordu. Benim fikrimi aldılar. Urfa"da müdürlük yapamayacağımı söyledim. Çünkü geniş çevrem var. Baskı kurarlar yapamam. İskender olsun dedim.  İskender Müdür oldu. Bende Müdür Yardımcısı oldu. Doğumevinin yanındaki arsayı aldık. 1975 yılında oraya bina yaptık. Müdürlük binası o günden beri hizmet veriyor.”

ESKİ URFA"DA SAYGI VARDI

Eski Urfa"yı anlatan Ahmet Gültekin “Eskiden bir saygı vardı. Kent bilinci vardı. Urfa büyüdükçe bu bilinç kayboldu. Bir aile topluluğu vardı. Antepliler, Diyarbakırlılar Urfa"ya gelirdi. Eğlence mekânları vardı. Gaziantep 1970li yıllardan sonra büyümeye başladı. Sarayönü Caddesi kentin en işlek caddesiydi. Asfalt caddesi ise kentin tek asfalt olan caddesiydi. Şimdi Kızılay"ın olduğu yerde Adliye vardı. Şimdiki Postanenin olduğu yer halkeviydi. 1941-42"de karne zamanı Buğday Pazarı Haşimiye meydanındaydı. Sonra oradan kalktı Beykapısına taşındı. Abamorların buz fabrikası vardı yine Haşimiye meydanındaydı. 1970li yıllarda 4-5 tane buz fabrikası vardı. Eskiden aile terbiyesi ve ailelerin saygınlığı vardı. Biri bir kusur işlememek için özen gösterirdi. Ailesinden utanırdı. Biri bir hata yaptığı zaman aileler araya girerdi. Kimse mahkemeye gitmezdi. Asayiş olayları olmadıkça Poliste olaya müdahale etmezdi.” diyerek sözlerini sürdürdü.

YÜZMEYİ BALIKLIGÖL"DE ÖĞRENDİK

“Urfalılar Ramazan ayını Balıklıgöl"de geçirirdi. Gündüz burada gece ise iş yaparlardı. Döşeme camiinin orada ayaklarımızı suya koyardık. Anzılha gölünde yüzmeyi öğrendik. Şehirin tek eğlence mekânı buralardı. İnsanlar buralarda vaktini geçirirdi.”

KÖYDEN GELEN ŞEHİRE UYAMADI

Şanlıurfa"nın dününü bugününü anlatırken, kentleşmeye değinen Ziraat Yüksek Mühendisi Ahmet Gültekin “Bende köylüyüm ama o gün köyden kente gelenler kentli olurdu. Şimdi kente köy kanunlarını getirdiler. Köyden kente gelen sadece Urfa"da değil. Antep"te, Malatya"da, Adana"da hemen hemen tüm şehirlerde kente gelen köylüler kentli oldu. Ama Urfa"da tam tersi. Kenti köye uyduruyorlar. Şehir kuralına uymuyorlar. Köydeki yaşantısını aynen şehirde de uyguluyor. Bu halde büyük şehir olamayız. Eskiden Dedenin sarnıcına giden mesire yerleri vardı. Mağaralar vardı. Baharda aileler oralarda piknik yaparlardı. Mance deresinin üst kısmı orada birçok mağaralar vardı. Şimdi ev olmuş. Çamlık vardı. Şimdi Nemrudun tahtına kadar ev yapılmış” diyerek sitem etti.

ESKİ URFA"DA ZİRAAT

Şanlıurfa"nın eskiden daha yeşil olduğunu vurgulayan Ahmet Gültekin, “Bizim zamanımızda Urfa kuraktı. Suruç"ta 1976"da yeraltı kuyularından su çekerlerdi. Pamuk ziraati yapılıyordu. Suruç"ta o yıllarda 90 bin dönüm pamuk ekiliyordu. 1980"den sonra o kuyularda kurumaya başladı. Nar bahçeleri vardı. Güneydoğu"nun en güzel narları Karaköprü, Direkli ve Suruç narlarıydı. Tektek Dağlarında bıttım ağaçlarını aşılayarak Fıstık ağaçlarını korumaya aldık. Çünkü bizim burada ağaca karşı bir düşmanlık var. 1965"te Harran ovasında fare mücadelesine çıktık. Ekinlere fareler dadanmıştı. Biz burada ilaç hazırladık. Köylere dağıttık. Köylü o ilacı tembellikten tarlasına götürüp serpmiyor. Eğitim verdik. Yine olmadı. Sonra her köye birer asker istedik. Köylü askeri görür görmez tarlasına giderek fare ile mücadeleye başlıyordu.” dedi. Urfa"da ki tüm köyleri gezdiğini ifade eden Gültekin “Halfeti ve Birecik"te fıstık bazı yerlerde meyve ve sebze üretirlerdi. Gaziantep"te fıstık yoktu. Fıstığı buradan alıp Gaziantep"te satarlardı. Siirt"te ki bıttım ağaçlarını İran"dan gelen fıstıklarla aşıladılar. O yıllarda Gaziantep Belediye başkanı da Urfa"dan fıstığı götürerek Gaziantep"te fıstık  üretimine teşvik ettiler. Siverek"te Hayvancılığın yanısıra, bağları vardı. Kırmızı güzlük üzümleri vardı. Buğday üretirlerdi. Kuzey ve batı tarafına kadar sulu ve kuru tarım yapılırdı. Viranşehir ve Ceylanpınar"da kuru tarımın yapıldığı yerler vardı. Ama Ceylanpınar"da profesyonel tarım yapılırdı. Viranşehir"de su olmadığından tahıl azdı. Akçakale"de 1975li yıllarda DSİ tarafından yeraltı kuyuları açıldı. Pamuk üretilmeye başlandı. Bozova"da Birecik ve Halfeti"nin devamında fıstık yetiştirildi.Urfa"ya Edene Cülap deresi civarında sebze ve meyve yetiştirildi. Şimdi Fırat nehri ile Harran ovası sulanıyor.” diyerek konuştu.

URFA"NIN SEBZELERİ KALMADI SEBZELER GÖRÜNTÜSÜ GÜZEL AMA TATSIZ

Eskiden Urfa"nın elit tohumu olduğunu vurgulayan Ahmet Gültekin “Domateste bir lezzet vardı. Şimdi elit tohum yok. Bunlar iyi kaliteli mal gelmiyor. Domates tohumu var. 100 gramı 50 lira, buradakiler kilosu 1 lira. Koç firması geldi Urfa"ya tohumu kaliteli domatesi yetiştiriyor. Hiç Urfa piyasasına satmadan direkt Avrupa"ya gönderiyor.” dedi.

Editör: Yusuf Güler