Şanlıurfa ağzında, eskiden olduğu gibi günü­müzde de geçerli resmi ölçü birimlerinin yanında, değerlerini ancak kullanan halkın bildiği bir takım ölçüler de vardır. Bu ölçü birimleri zamana uygun olarak değişiklikler göstermektedir. Fakat günlük hayatta kullanılması ve halk bilgisi olarak ele aldı­ğımızda bunların tarihi gelişim içindeki yerleri önem taşımaktadır.

Tespit edebildiğimiz eski ölçü kavramlarından önemli bir kısmı halk tarafından, diğer bir kısmı ise resmi ölçü olarak kullanılmıştır. Bugün bunların yerlerini, çoğu batıdan ve diğer dillerden gelenler almıştır. Ancak yine de eski kavramların bir kısmı  günümüzde  yaşamaktadır. Bu keli­meler eskisi gibi bir bi­rim olarak kullanılmasa bile, bazı deyim, ata­sözü, mani ve türkülerimizde ye­rinde durmaktadır.

Harmanlar kilelendi

Timinler silelendi

Sen benden ayrılalı

Benzime kül elendi     manisinde olduğu gibi.

Türkçe olanların yanında yabancı dillerden de halkın diline geçmiş ölçü birimleri vardır. Arapça, Farsça ve diğer yabancı dillerden bizim dilimize geçmiş olanlar değişikliğe uğramış ve halk dilinde kullanılarak Türkçemize girmiştir. Bu bölümde bunlardan kendi yöremizde kullanılan sözcükler­den bir bölüm alınmıştır. Ayrıca bizde ve diğer yö­relerde de kullanılan kelimeler de vardır.

Bu derlenen ölçü birimlerini Genel-Uzunluk-Alan-Ağırlık-Miktar-Zaman-Vakit gibi bölümlere de ayırmak mümkündür. Bu ölçüler bazan kesin ve belli bir birimi vermeyebilirler. Bugün için tespit edilebilenlerden bir bölümünü belirtmenin halk bi­limi açısından yararlı olacağı kanaatindeyiz.

URFA AĞZINDA GENEL ÖLÇÜ

Çıhın : Ufak bohça. "Kör çıhın."  U. De. De. 

Çındır:  Etin sinirli kısmı, elastiki. "Çındır gibi."

Degirmi:  Yuvarlak, daire. "Degirmi yüzlü."

Dolam:  Defa, çevrilme durumu. "Kapıyı kaç do­lam kitledi ?"

Ebra:  Dara, saf ağırlık.

Mangır:  Bakır sikke, bir akçenin dörtte biri.

Metelik:  On para olarak değeri olan ayarı bozuk rayicin yarım kuruşluk parası.

Posta:  Defa, kez, kere. "Kaç posta gitti."

Perk:  Sert katı."Yoğurt çok perk olmış."

Serinç:  Sarnıç, su biriken geniş kuyu. "Serinç gibi yer ."

Tokkaç:  Çamaşır yıkarken vurmak için yapılmış saplı tahta alet. "Eli kolu tokkaç gibi."

Tay:  1. Yük dengi 2. Dolu küfe 3. Eş, akran.

Toklı:  Bir yaşında erkek kuzu.

Zebelleh:  İri cüsseli, kaba adam . "Zebelleh gibi adam."

MİKTAR ÖLÇÜSÜ

Ağız:   Defa, kez, kere. "Bir ağız su."

Avurd:  Yanakla alt çene arasındaki boşluk. "Avurdını doldura doldura yedi."

Buhça:  Büyük çıkın, uçları bir yere getirilmiş dört köşe bir sargı.

Baş:  insan, hayvan, kimi nesnelerin sayımında tane, dilim. "Bir baş peynir."

Bö‘cik kadar:  Böcek büyüklüğünde, küçük nesne.

Besli:  Büyükçe, iri. "Çok besli bir koyun."

Camhana:  Büyük gömme dolap  ."Bir camhana yatak."

Cole:  Yavru, köpek yavrusu. "Cole kadar ol­muş."

Cücik:  Palaz, küçük, ufak. "Cücik kadar kafa."

Curın:  Taştan oyma sabit su kabı, yalak . "Karın değil curın." U. De. De.

Çanah:  Bir çeşit yassı kabın alacağı nesne. "iki çanah pilav getir."

Çeynem:  Bir defada çiğnenecek kadar bir nesne. "Bi çeynem sakız." U. De. De.

Çitmik:  Bir üzüm salkımının ayrıldığı küçük kollarından her biri, ufak salkımlar. "Bir çitmik ka­dar."

Çömçe:  İçi çukur büyük kaşık. "Deve çömçe ile suvarılmaz." U. De. At.

Çimdik:  Tutam, iki parmak ucuyla tutulacak miktar . "Bir çimdik tuz."

Çirtik:  El parmakları arasına sıkıştırılabilecek miktar.

Çizo:  Sıska, kıssa, zayıf. "Çizo kalmış."

Çüt:  İki adet, çift. "Bir çüt"

Dibek: İçinde bazı şeylerin dövüldüğü çukur kap. "Dibek dolusu kadardı."

Deleme: 1. Peynir tekerleği.2.Topaç . "Kaç de­leme peynir aldın?"

Dadımlıh:  Bir yiyeceğin tadına bakılacak kadar küçük miktar.

Dam:  Ev veya odanın alabileceği nesne. "Bir dam dolusu saman."

Diş:  Diş büyüklüğünde nesneler. "Bir diş sarım­sak."

Doyımlıh:  Doyacak miktarda yemek.

Ferik:  Küçük, taze.

Gülle:  Yumurtadan küçük yuvarlak nesne. "Bir gülle kadar büyüktü.

Halbır:  Daire şeklinde, tahta kenarlı tabanı ör­gülü kabın alabileceği nesne. "İki halbır saman."

Hatra:  Defa, kez, sefer. "İki hatra kadar taşıya­bildim."

Hırhana:  Bir sürü, fazla kalabalık. "Bir hırhana gelmişler." "ıt hırhanası gibi"

Haşa:  Büyük çuval. "İki haşa buğday geldi."

İçim:  Bir defa da içilecek nesne. "Bir içim su."

İfah:  Ufak, küçük. "ıfah olsın."

Küp:  İçine su, yağ gibi sıvı maddeler konulan çeşitli ebatlarda topraktan yapılmış kab.

Kırtik:  Ufak parça.

Kazan: Geniş ve çukur, büyüklükleri değişik bakır veya madeni kap. "Bir kazan yemek hazırlanmıştı."

Keşkül:   Seyyah dervişlerin içerisine su, yemek koydukları sefertası ödevini gören kap.

Kese:  Para konulan, ağzı büzülen kese. "Bir kese altın verdiler."

Kırat:  Bir tahıl ölçüsü, bir kilenin sekizde biri, timinin dörtte biri.

Kucah:  Kucaklanacak miktar, kucak dolusu.

Külleh:  Huni biçiminde kağıttan kap. "Bir kül­leh şeker."

Külek:  Tahtadan yapılan, yarım fıçı biçiminde kulplu su kovası, sütün sağıldığı kova. "Yarım kü­lek süt."

Küp:  Kulpsuz ağzı dar karınlı büyük toprak kap. "Bir küp yağ aldım."

Lenger : Büyük, yayvan bakır kap ."Üç lenger pilav geldi."

Legen:  Kenarlı geniş kap. "Bir legen dolusu köfte."

Loğ:  Ufak taş silindir. "Loğ gibi olmuş."

Marhama:  Büyük mendil ve bunun alacağı ka­dar nesne. "Bir marhama dolusu badem."

Nehit:  Büyük kesme taş. "Bir nehit böyıklığın­dadı. "

Ülbe:  İçine, katı ve sıvı nesne konan kap.

Sıtıl:  Madeni, kulplu taşınır kap. "Bir sıtıl su."

Sağım:  Sağma işinde kere, kez. "Koyunlar kaç sağım sağıldı."

Sehen:  Madeni yayvan kap. "Bir sahan ödünç un aldım."

Sele:  Kulplu büyük sepet. "Bir sele ekmek."

Sile:  Ağzı ağzına, dopdolu. "Tencere sıle ol­muştu."

Sıhım:  Bir avuç sıkımı kadar nesne. "Bir sıkım köfte."

Teşt:  Madeni geniş çamaşır leğeni, ."Bir teşt unum var."

Tas:  Madeni su bardağı, maşrapası. "Bir tas yağ."

Taylık:  Sebze ve meyve konulan büyük sepet. "Bir taylık üzüm."

Tepeleme:  Tepe teşkil edecek kadar doldurul­muş. "Tepeleme olsun."

Tike:  Parça. "Bir tike et."

Şanlıurfa'da konuşulan Türkçe Şanlıurfa'da konuşulan Türkçe

Topah:  Toparlak, yuvarlak, yumru kadar küme. "Bir topah olsun."

Tuluk:  Koyun, keçi ve sığır derisinden yapılan içine sıvı nesne konan kap. "Bir tuluk yağ."

Urubiye : Çeyrek altın.

Urup:   Dörtte bir çeyrek. "Urup ekmek."

Üsküre:  Büyük, çorba veya ayran tası. "Bir üs­küre yoğurt."

Yuvalah: Cevizden küçük yuvarlak köfte. "Yuvallah büyüklüğündeydi."

Yarıba yarı:  Eşit miktarda.

Zırnık: Çok az. "Zırnık bile vermem."

UZUNLUK-YÜKSEKLİK ÖLÇÜSÜ

Arşın:  Dirsekten orta parmağın ucuna kadar olan uzunluk.

Boğım:  2 cm. civarında bölüm. "Bir boğımlık boru."

Çırpı: Ağaçlardan, bilhassa üzüm kütüklerinden kesilen ve kurutulan ince dallar. "Çırpı gibi boyu var."

Dördü Bi Para:  Çivinin boyu için kullanılır. Firdolayı:  Çepeçevre.

Kuttik:  Kısa. "Kuttik boylu."

AĞIRLIK ÖLÇÜSÜ

Batman:  Sekiz okkadan iki okkaya kadar deği­şen bir ölçü, kantarın 30'da biri 8 kg.lık bir ölçü. "Ağır ol ki batman dögesen." U. De. At.

Barmil:  Fıçı, bir tonun üçte bir.

Dırhem:  Okkanın dörtyüzde biri, ağırlığı 3.207 grama eşittir.

Kırat : Altın ve gümüş tartılarında bir ölçü. Altın için 0,176, gümüş için 0,186 gr. Bir dirhemin onikide biri.

Miskal:  Zamana ve yerine göre ağırlığı değiş­mekte olan bir buçuk dirhem ya da 24 kırata eşit bir ağırlık birimi.

Okka:  Dörtyüz dirhem tutarında.

Tımın:  23 kg.lık bir ölçü birimi.

ZAMAN ÖLÇÜSÜ

Bayah:  Biraz önce . "Bayahtan uğramıştı."

Bıldır:  Geçen yıl. "Bıldır bi dam yanmış bi yıl kohısı çıkmış." U. De. De.

Ciğara İçimi:  Bir sigara içinceye kadar geçen zaman. "Bir cığara içimi kadar bekledim."

İkigöz Arasında:  İki kez bakmadan geçen süre, bir saniye gibi.

Kuşlıh Vahtı:  Tan ağarmadan önce.

Lehse:  Lahza, an, bir an.

Nefes:  Bir solukluk zaman . "Bir nefeslik süre vardı "

 ALAN ÖLÇÜSÜ

Bazlamaç:  Orta büyüklükte ev ekmeği . "Bazlamaç kadar dı."

Baran:  Bağda kütük, bostanda fidelik sırası. "Beş baran bağ aldım."

Evlek:  Dönümün dörtte biri, tarlaya tohum ek­mek için saban iziyle bölünen parçalardan her biri, bahçelerde sebze ve benzerlerini dikmek için ayrı­lan bölümlerden her biri.

Gedemeç:  Eski evlerde, odanın ilk girişinde ay­rılan yer, yaklaşık 2 ila 8 m2 lik bir yer. "Bize gede­meç kadar bir yer bırahmışlar."

Maşara:  Bağ ve bahçelerde sebze ekmek için ay­rılan küçük bölümler. "On maşara domates etmiş­ler."

Sini: İnce kenarlı, geniş madeni kap. "Sini bü­yüklüğünde vardı."

kaynak,S.Sabri KÜRKÇÜOĞLU  

Kaynak: HABER MERKEZİ