Ekonomist değilim ama ekonomiden bahsetmek için ekonomi okumanın şart olmadığını siyasetçilerimiz sayesinde öğrendik…
Türkiye’deki her vatandaşımız, siyasetçilerden daha iyi birer ekonomisttir!
Çünkü üst düzey siyasetçilerin ve bürokrasinin tepesinde oturanların bilmediği, bilemeyeceği veya daha doğru bir tabirle artık unuttuğu birçok harcamayı biz yapmaya devam ediyoruz… Örneğin;
Biz kira ödüyoruz,
Biz SGK primi ödüyoruz,
Biz faturalarımızı ödüyoruz,
Öğrenci servis ücreti ödüyoruz,
Markete, pazara gidiyoruz,
Aracımızın yakıtını dolduruyoruz,
Muayeneye, bandrole vs. harcıyoruz,
Hastaneye ödüyoruz,
Eczaneye ödüyoruz,
Kasaba ödüyoruz,
Manava ödüyoruz,
Ödüyoruz,
Ödüyoruz,
Ödüyoruz…
Şimdi soruyorum:
Siz hiç pazar tezgâhında sebze alırken bir milletvekiliyle karşılaştınız mı?
Pazarda sebze seçerken TÜİK Başkanıyla karşılaşma ihtimaliniz var mı?
Veya kasaptan et alan bir merkez bankası başkanı gördünüz mü?
Market kasasında sıra beklerken bir bakanla karşılaştınız mı?
Kredi kartı borçlarımı ödeyemiyorum diyen bir bakan yardımcısı gördünüz mü?
Hastaneden randevu alamadığı için feryat eden bir genel müdür gördünüz mü?
Hastane muayene kuyruğunda bekleyen bir parti genel başkanı gördünüz mü?
Eczanede ödemesi gereken ilaç katkı payının altında ezilen bir belediye başkanı gördünüz mü?
Düğün, tedavi, ameliyat masrafları için kredi çeken bir sendika genel başkanı gördünüz mü?
Yok! Göremezsiniz.
Neden?
Bu insanların da bizler gibi ihtiyaçları olmuyor mu?
Tabi ki oluyor, ama danışmanları, özel kalem müdürleri, korumaları, sekreterleri, çaycıları, aşçıları, şoförleri, garsonları, bahçıvanları vs. yardımcıları var, dolayısıyla bütün şahsi işlerini bu çalışanları hallediyor.
Ha! “çalışanları” derken sakın yanlış anlamayın…
Bu çalışanların hiçbirinin maaşını patronu ödemiyor.
Ya maliyeden, ya partiden, ya da sendikadan yani hep başkasının cebinden çıkıyor.
Milletin temsilcisi olduğunu iddia edip, milletten kopuk, milletin derdinden, üzüntüsünden, kaygısından habersiz lüks ve şatafat içinde yaşayan siyasetçiler, bürokratlar, sendika patronları Türk milletinin sorunlarını çözemezler.
Milletvekillerinin sadece iş insanı, toprak ağası ve bürokratlardan değil, her dönem, terzi, bakkal, berber, temizlikçi, tarım işçisi, fabrika işçisi, maden işçisi, memur, teknisyen, tekniker, mühendis, tamirci, tornacı, tuhafiyeci, çiçekçi, kahveci, pazarcı, eczacı, doktor, avukat, gardiyan gibi her meslekten en az ikişer milletvekilinin seçilerek meclise gelmesi bu kesimlerin sorunlarına çözüm bulmayı kolaylaştıracaktır.
Seçimle işbaşına gelen cumhurbaşkanı, bakan, genel başkan, milletvekili, belediye başkanı, sendika başkanı, vakıf başkanı ve dernek başkanının iki dönemden sonra bir daha aday olamaması için anayasaya bir madde eklenmelidir.
Pek tabi, 600 milletvekilinin yaptığı işi 300 milletvekili de yapabilir…
Birçoğunun adını dahi bilmediğimiz milletvekili sayısının yarıya düşürülmesinin çok yerinde bir karar olacağına inanıyorum.
Ancak Türk milletinin içinden gelen yetkililer sayesinde maddi ve manevi sıkıntılarımız çözülecektir.
Aksi halde tabandan kopuk bir yaşam süren tavandakiler bize seçimden seçime bir selam verir giderler…
O kadar…