Şanlıurfa'daki Hristiyan Yapıları

Çanakkale Zaferi’nin 110. Yıldönümü İçin Şehitler Abidesi'nde Tören Hazırlıkları Devam Ediyor Çanakkale Zaferi’nin 110. Yıldönümü İçin Şehitler Abidesi'nde Tören Hazırlıkları Devam Ediyor

Hristiyanlığın devlet dini olarak dünyada ilk kabul gördüğü yer olan Şanlıurfa'da, dünyanın en görkemli kiliseleri inşa edilmiştir. Ancak bunlardan bazıları, özellikle V. yüzyıla ait olanların bir kısmı, yalnızca kalıntılarıyla günümüze ulaşabilmiştir.

Deyr Yakub (Yakub Manastırı)


İl merkezindeki Eyyub Peygamber makamının 4 km batısında bulunan Deyr Yakub, halk arasında "Nemrud'un Tahtı" veya "Cin Değirmeni" olarak anılmaktadır. Buradaki yüksek bir dağın tepesinde, M.Ö. I. yüzyılda (putperest dönem) Edessa Kralı Abgar Manu'nun oğlu Aryu'nun ailesi için inşa edilmiş anıt mezar kalıntıları yer almaktadır. Bazı kaynaklarda manastır olarak adlandırılan, doğu-batı istikametinde dikdörtgen planlı iki katlı büyük yapı kalıntısının zemin katının doğu kesimi üç katlı bir anıt mezardır. Edessa krallarının yattığı tahmin edilen ve esas girişi zemin kattan olan mezar odası, kuzey, güney ve doğuda kemerli birer arkosoliumdan oluşmaktadır. Arkosoliumların üzeri büyük lento taşlarla örtülüdür. Bu bölümün zemin kattaki giriş kapısının sol tarafında çizi̇kleme tekniğinde (grafitto) sağa bakar vaziyette profilden bir kuş figürü işlenmiştir. Ruhun bir kuş gibi uçup gitmesini sembolize eden bu figür, İslami dönemlerde de birçok mezara işlenmiştir. Büyük yapının anıt mezar dışında kalan esas kısmının zemin katı, kemerli koridorlarla üç arkosoliumlu mezar odasına ve ayrıca kuzeydeki Manu oğlu Şaredu'nun karısı Ameşşemeş'in anıt mezarına bağlanmaktadır. Zemin kata giriş, kuzeydeki yıkık kapıdan yapılmaktadır. Bu kapıdan düştüğü anlaşılan blok bir taş üzerine, uzanmış vaziyette bir erkek figürü kabartması işlenmiştir. Başını yastığa koymuş bu figürün yanında, daha küçük boyutta cepheden bir sandalyede oturan, biri kadın, diğeri erkek olmak üzere iki figür bulunmaktadır.
Büyük yapının kuzeyindeki dikdörtgen planlı üç katlı anıt mezarın doğu cephesindeki pencerenin altında yer alan iki satır kitabenin üst satırı Yunanca, alt satırı ise Süryanicedir. Her iki kitabede "Ma‘nu oğlu Şaredu'nun karısı Ameşşemeş" yazılıdır. Aryu hanedanının M.Ö. I. yüzyılda yaşadığı dikkate alındığında, mezarların Hristiyanlık öncesi paganist (putperest) döneme ait olduğu ve büyük yapının mezar odalarına bağlanan zemin katının putperest tapınağı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bu tapınağın M.S. V. yüzyılda kerametleri ve kehânetleri ile ünlü olan ve Suruç Episkoposluğu'na kadar yükselmiş bulunan Suruçlu Aziz Yakup zamanında (M.S. 451-521) manastır olarak kullanıldığı ve bundan ötürü Deyr Yakub (Yakub Manastırı) olarak adlandırıldığı tahmin edilmektedir. Manastırın doğusunda kayaya oyulmuş keşiş odaları, bu tahmini güçlendirmektedir.
Büyük mezarın zemin kattaki güney arkosolium kemerinin kilit taşına işlenmiş olan haç rozetinden, buranın Hristiyanlık döneminde de kraliyet ailesi tarafından mezar olarak kullanıldığını kanıtlamaktadır.
Ayrıca halk arasında, Yakub Peygamber'in burada kaldığına ve Deyr Yakub adının bundan dolayı verildiğine inanılmaktadır.

Tella (Viranşehir) Martyrionu


Bizans dönemi Hristiyanlık yapılarının Şanlıurfa bölgesindeki en büyük örneklerinden biri olan, oktagonal (sekizgen) planlı bu yapının 34.5x32 m çapındaki kubbesinin bazalt taşından örülmüş sekiz paye üzerine oturduğu mevcut kalıntılardan anlaşılmaktadır. Yüzyılımızın başlarında sekiz payesinin tamamı ayakta olan bu yapının günümüze sadece bir payesi gelebilmiştir.
Büyük bir nekropolün ortasına inşa edildiği anlaşılan bu yapının, önemli bir aziz için Martyrion (şehitlik) olarak IV.-V. yüzyıllar arasında inşa edilmiş olabileceği tahmin edilmektedir. Ancak böylesine görkemli bir Martyrion'un, Viranşehir'de doğan ve sonraları kendi adıyla "Yakubilik" olarak anılan "Monofizit" Süryani cemaatini dağınık bir halden toparlayıp "Tibeloyo" (Evrensel Metropolit) ünvanına kadar yükselen, 578'de Mısır'da ölen ve cesedi 622'de Viranşehir'e getirilen Mar Yakub'un gömüldüğü Fisilta Manastırı olma ihtimali de düşünülmelidir.
Kalıntılar arasında bulunan çok sayıda mozaik, yapının zengin mozaik süslemeye sahip olduğunu göstermektedir.

Aziz Stefanos Kilisesi
Bu kilise, miladi 435 veya 436'da ölen Piskopos Rabbula tarafından eski bir sinagogdan dönüştürülmüştür. Kırmızı renkteki mermer sütunlarının çokluğu nedeniyle "Kızıl Kilise" olarak adlandırılan bu yapının yerine, Zengiler döneminde 1170-1175 tarihlerinde bugünkü Ulu Cami inşa edilmiştir. Kilisenin çan kulesi minare olarak değerlendirilmiştir.
Aziz Stefanos Kilisesi'nin avlu duvarları, Yıldız Meydanı ve Karanlık Kapı Sokağı'na açılan avlu kapıları, cami avlusundaki bazı sütun ve sütun başlıkları günümüze kadar ulaşmıştır.

Aziz Petrus ve Aziz Paulus Kilisesi


Şehrin Ellisekiz Meydanı yakınındadır. VI. yüzyıla ait bir kilise kalıntılarının üzerine 1861 yılında inşa edilmiştir. Kilise, Hz. İsa'nın iki havarisinin anısına inşa edilmiştir ve onların ismini taşır.
Üç nefli bazilikal planlı yapının çapraz tonozlarla örtülü nefleri, sütun dizileri ile ayrılmıştır.
Bu tarihi yapı, Urfalı Süryanilerin 1924 yılında Halep'e göç edişlerine kadar kilise ve okul olarak kullanılmıştır.
İç mekâna giriş kapısı üzerindeki Süryanice inşa kitabesinin tercümesi şöyledir:
"Bütün dünya sana tapar, diz çöker ve her dil adına şükreder. Salih kişilerin girdikleri Allah'ın evi olan bu kutsal Aziz Petrus ve Aziz Paulus Kilisesi, Patrik II. Yakub ve Metropolit Mar Gregorius David döneminde, mü'min Süryani-Yakubi halkının yardımıyla 2112 Yunan yılına inşa edildi. Rab, katkısı olan herkesi mükafatlandırsın."
1924 yılında Tekel İdaresi'ne verilen kilise, Tütün İşleme Fabrikasına dönüştürülmüş, sonraki yıllarda şaraplık üzüm deposu olarak kullanılmıştır. Yapı, Tekel kelimesinin Fransızca karşılığı olan Regie (Reji)'den dolayı "Reji Kilisesi" olarak adlandırılmıştır. Kilisenin 1998 yılındaki kısmi restorasyonunda bahçesinden ve duvarlarından çıkarılan Süryanice yazıtlı 7-8 adet mezar taşı, Urfa Müzesi'nde sergilenmektedir.
Restorasyon sonrasında bir müddet Halıcılık Kursu Atölyesi olarak kullanılan bu tarihi yapı, 2002 yılında Gençlik Kültür Merkezi'ne dönüştürülmesi için İl Özel İdaresi ve GAP İdaresi tarafından müşterek bir projeye başlanmıştır.

Rahibeler Kilisesi (Rahibeler Evi)
Ellisekiz Meydanı, Şeyh Safvet Tekkesi'nin doğusundaki çıkmaz sokak içerisinde yer alan bu kilise, plan itibariyle avlulu bir Urfa evini andırır. 1883 yılında Urfa'ya gelen Fransisken rahibeleri (gezici misyoner rahibeler) için hem ev hem de kilise olarak inşa edilmiştir. Avlunun güneyinde, doğu-batı istikametinde dikine dikdörtgen planlı kilise kısmı, arka arkaya eş değerde üç çapraz tonozla örtülüdür. Kilisenin avluya bakan ve kuzeye bakan giriş cephesi, önde iki sütuna oturan tonozlarla örtülü üç gözlü revaklıdır. Kilisenin dikdörtgen niş şeklindeki apsisinin ön kısmı yanlardan merdivenle çıkılan bir sahne şeklindedir. Apsis önündeki çapraz tonozun kollarının kesiştiği yerde dört melek kabartması işlenmiştir. Ayrıca apsis çevresini dolaşan renkli freskler arasına figürler işlenmiştir.

Çardak Manastırı
Deyr Yakub'un kuş uçuşu 1 km kuzeybatısındaki dağlar üzerinde kalıntıları bulunan bu manastırın, V. yüzyılda inzivaya çekilen keşişler için yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Manastırın çevresinde çok sayıda sarnıç bulunmaktadır, ayrıca çok sayıda kaya mezarı yer almaktadır.

Norhut Kilisesi
Halfeti ilçesi Norhut Köyü'ndeki bu kilise, V. yüzyıl Bizans eseri olup, üç nefli bazilikal planlıdır. Çatısı yıkılmış olup harabe durumdadır.

Şanlıurfa il merkezinde Aziz Petrus-Aziz Paulus Kilisesi ve Rahibeler Kilisesi'nden başka; Aziz Havariler Kilisesi (Fırfırlı Kilise), Aziz George Kilisesi ve Büyük Kilise olmak üzere Osmanlı döneminden kalma üç kilise daha günümüze ulaşmıştır. Bunlardan Aziz Havariler Kilisesi, Fırfırlı Camii'ne; Aziz George Kilisesi, Circis Peygamber Camii'ne; ve Büyük Kilise, Selahaddin Eyyûbi Camii'ne dönüştürülmüştür.

Kaynak: Fatih Güler