Şanlıurfanın tarihi ve kültürel varlıkları ile gezilecek çok güzel mekanları mevcut.Ancak, iyi ve yaygın tanıtım yapılmadığından Şanlıurfaya gelen yerli ve yabancı turistler Balıklıgöl, Dergah ve Eyüp Peygamber makamı ve tarihi çarşılarından bir ikisini gezip ayrılmaktadır. Ancak; Uygarlığın Doğduğu Şehir Şanlıurfa isimli çalışmada şanlıurfada ziyaret ve adak yerlerinin çok net biçimde yazmış. Şanlıurfanın bu mekanlarının hepsinin görülmesi turistlerin en az üç günün alır. Çoğrafi olarak farklı bölgelerde olması nedeni ile uzun süre olması turistlerin fazla kalması demek turizm geliri demektir.x

HZ. İBRAHİM PEYGAMBER MAKAMI : Şehir merkezindedir. Hz. İbrahim Peygamber’in doğduğu rivayet edilen mağaradır. Adak adanır. Çocuk sahibi olmayı dileyenler, çocukları erken do­ğarsa adını İbrahim Halil koyarlar. İçinde su da olan mağaranın sinir ve ruh hastalarına iyi geldiği öne sürülmektedir.

EYYUP PEYGAMBER MAKAMI : Şehir merkezinin güneyindedir. Hz. Eyyup Peygamber’in burada iyileştiği ve yaşadığı rivayet edilir. Buradaki suyun şifalı olduğu öne sürülür. Mağarası, Şanlıurfa’nın bilinen adak yerlerinden biridir.

EYYUP NEBİ : Türbe, Viranşehir yakınlarındaki Eyyup Nebi Köyü’nde bulunmaktadır. Türbede Hz. Eyyup (a.s)’un kabri bulunmaktadır. Ayrıca köyün güney­batısında Hz. Elyesa’ (a.s) ın türbesi bulunmaktadır. Köy mescidinin kuzeyinde Hz. Rahime Hatun’un türbesi bulunmaktadır.

ŞEYH HAYAT EL-HARRANİ :Şeyh Hayat el-Harranî’nin adı Kays idi. Harran’da doğup, orada yaşadığı için kendisine el-Harranî denilmiştir. Devrinin en büyük evliyasın­dandır. Şeyh Hayat el-Harranî için, vefatından sonra tasarrufları devam eden dört evliyadan biri­dir denilmektedir. Babası da büyük evliyadandır. Hayat el-Harranî , h. 581 m. 1185’de vefat etti. Harran’da defnedildi. 1195’de üzerine bir türbe yapıldı.Hayat el-Harranî Hazretleri çok keramet göste­ren bir veli idi. Bugün türbesi halk tarafından ziya­ret edilmektedir.

ŞEYH MES’UD (ŞIH MAKSUT) :Şanlıurfa’ya ne zaman geldiği belli değildir. Nişabur’dan Urfa’ya geldiği bilinmektedir. Türbesi ve tekkesi Şanlıurfa’nın güneyinde, Urfa Kalesinin de güney tarafına düşen tepenin üzerindedir. Mezarı bu türbenin içindedir. Devrinin alim ve mutasavvuflarındandır. Halk arasında "Şıh Maksut" diye yanlış tanınmaktadır. Asıl adı Şeyh Mes’ud’dur. Bu türbe hem bir ziyaret yeri etrafı ise bir mesire yeridir.

Türbe Selçuk Mimari tarzında yapılmış olup, kubbesi yarı açık bırakılmıştır. Şeyh Mes’udun me­zarı türbenin doğu tarafında bulunan eyvanın bod­rumundadır. Normal olarak eyvanın için de tahta­dan bir sanduka vardır ve üzeri yeşil bir kumaşla örtülüdür. Bu sandukanın içi boş olup eyvanın al­tındaki bodrumda mezar bulunmaktadır. Burada beş mezar bulunmakta; bunlardan biri Şeyh Mes’ud’un, biri kız kardeşinin, diğer üç mezarda müritlerinin mezarlarıdır. Mezarların bulunduğu bu bodruma inecek bir kapı bulunmamaktadır. Şeyh Mes’ud tekkesinin içinde mescid, çilehaneler ve misafirler için ayrılan odalar bulunmaktadır.

Hoca Ahmed Yesevi’nin halifelerinden biri ol­duğu sanılmaktadır. Nişabur’dan Anadolu’ya gele­rek halka İslamiyeti öğretmekle görevlendirilmiştir. Uzun yıllar Urfa’da müslümanlığa hizmet etmiş evliyadandır.

BEDİÜZZAMAN AHMED EL-HEMEDÂNİ :Bediüzzaman Ahmed el-Hemedani hazretlerinin türbesi, kendi adını taşıyan mezarlığın ortasındadır.

Türbenin üzerinde açık bir kitabe bulunmamak­tadır. Bediüzzaman Ahmed el-Hemedani hicri 1209 senesinde vefat etmiş ve bu türbeye defnedilmiştir. Halk tarafından devamlı ziyaret edilen türbenin et­rafında birçok meşayıh ve ulema mezarı bulun­maktadır.

HACI KERMO : Kadiri şeyhidir. Hacı Kermo diye şöhret kazan­mıştır. Bu Kadiri Şeyhi’nin mezarı Harrankapı Kabristanındadır. Devrinin alim ve mutasavvufla­rındandır. Hicri Zilkade 1234 (miladi Agustos 1819) senesinde vefat etmiştir.

Asıl adı Haci Abdülkerim olan Hacı Kermo, as­len Bağdad’lıdır. Urfa’ya ne zaman geldiği bilin­memektedir. Mezarı halk tarafından ziyaret edil­mektedir.

YAKUP KALFA :Onyedinci yüzyıl Kadiri şeyhlerindendir. Urfa’lı Şair Nabi’nin şeyhidir. Türbesi Şanlıurfa kalesinin eteğinde ve Aynı Zeliha gölünün güney batısında­dır. Türbesinin bulunduğu mahalleye "Yakubiye Mahallesi" ismi verilmiştir.

ŞEYH ALİ DEDE :Aslen Tunus’lu olan Şeyh Ali Dede, Şazeliyye Tarikatı kurucusu Hasan Şazeli Hz.’nin torunların­dandır. Doğum ve vefat tarihleri bilinmemektedir.

Şeyh Ali Dede, muhtemelen 1600’lü yılların ilk çeyreğinde Tunus’tan İstanbul’a giderek Erenköy’e yerleşir, Şazeliyye adındaki tarikatını yayar. Daha sonra İstanbul’dan Urfa’ya gelir ve Halil-ür Rahman Camii’nin yanına yerleşerek buraya bir tekke yapar.

Osmanlı Padişahı Sultan IV. Murad Han, 1639 yılında Bağdat Seferi’ne giderken Urfa’ya uğrar ve Şeyh Ali Dede’ye misafir olur. Urfa’dan ayrılırken Şeyh’e ve tekkesine hediyeler verir.

Sultan IV. Mehmed Han, 30 Kasım 1651 tarihli bir beraat ile Şeyh’e, bugün Karaköprü olarak bili­nen beldeyi bağışlar.

Şeyh Ali Dede’nin torunlarına yakın zamanlara kadar ’Halil-ür Rahman Şeyhi’ denilmiştir. Torunları ’Eren’ ve ’Felhan’ soyadlarını almışlardır.

Türbe arkasındaki iki küçük yeşil mezar, Şeyhin küçük yaşta vefat eden Hasan ve Hüseyin isimli ço­cuklarına aittir.

ŞEYH EBU SALİH :Et-Balık Kurumu’nun hemen batısında olup önünden yol geçmektedir. Eski sur duvarları ara­sında bulunan mezarına birkaç merdivenle çıkılır.

Halk arasında Şeyh Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin manevi evladı olarak tanınan Şeyh Ebu Salih’in asıl adı ve yaşadığı dönem bilinmemekte­dir.

Halk tarafından ziyaret edilen Şeyh Ebu Salih’in, darda kalan müslümanların imdadına yetişti­ğine inanılmaktadır.

ARŞ HOCA Arş Hoca, 1930 yıllarında yaşamış evliyadan bir zattır. Türbesi Harrankapı Mezarlığı’ndadır. Türbesinin üzerindeki kitabesi çok bozuk olduğu için okunamamıştır. Türbe, Yavuz Selim ilköğretim Okulu’nun bahçesinde bulunmaktadır. Devamlı "Arş" diye bağırdığı için adı "Arş Hoca" olarak kal­mıştır. Adının ne olduğunu kimse bilmez. Birçok kerameti olduğu söylenilmektedir.

ŞEYH EBUBEKİR :Ulucami’nin doğu kapısı yanında bulunan tür­besi, halk tarafından çok ziyaret edilmektedir. 17. yüzyılda yaşadığı bilinmektedir. Zamanın büyük evliyasından biridir.

DİPSİZ ZİYARET:Şehir merkezinin 5 km. kuzeyinde, Karaköprü beldesindedir. Çocukları olmayan gelinler, türbenin yanındaki ağaca bez parçaları bağlar. Dilekte bulu­nurlar. Ziyaretin yanında küçük bir göl vardır.

BOZTEPE ZİYARETİ :Bozova ilçesine bağlı Boztepe mıntıkasındadır. Baharda, Cuma günleri sıkça gidilen bir yerdir. Çocuk özlemi ile gelen kadınlar çoğunluktadır.

AKBALIK:Hz. İbrahim’in ateşe düştüğü gölün kaynağında, beyaz bir balığın yaşadığı rivayet edilir. Dileği olan, bu balığa şeker ve üzerinde ayetler yazılı bulunan kağıt parçaları atar. Balık görünür ve atılanı yerse dilek kabul edilmiş sayılır.

ÖKÜZ TAŞI;Şehir merkezinden 15 km. uzaklıkta, Kızlar Köyü’ndedir. Taş uzaktan bakıldığında oturan bir öküzü andırmaktadır. Velinin türbesi, bu taşın he­men bitişiğindedir. Türbe ziyaret edilir. ıyileşmek için dua edilir.

DEBBAĞHANE:Şehir merkezindedir. Yıkılan türbenin kaybol­maması için üzerine bir şadırvan inşa edilmiştir. Yaramaz ve haylaz çocukları sükunete kavuşsun diye buraya getirirler.