Güleryüzlü İmamlar ve Müezzinler

Dini ve milli hassasiyetlerimiz üzerinden maddi ve manevi menfaat sağlayan haramzadeler yüzünden bazı insanlarımızın cumaya gitmeyi bile bıraktığı günümüzde bu insanların kalbine yeniden cemaatle namaz sevgisini yerleştirmek imam ve müezzinlerin temel görevidir.
Caminin avlusuna giren çocuğa tahammül edemeyen, camide namaz kılan çocuğun tatlı gülüşüne tahammül edemeyen, çatık kaşlı, asık suratlı, çocukları azarlamak için cami içinde bile nara atmaktan, bağırıp çağırmaktan çekinmeyen din adamlarıyla bu iş yürümez.
Herhangi bir insanın bile evindeki misafiri kovmaya hakkımız yokken, Allah’ın evinde misafir olan bir insanı hele hele bir çocuğu kovma hakkını kendinde görmek nasıl bir pervasızlıktır?
Diyanetin bu konuda ciddi bir denetim mekanizması oluşturarak kadrosunda gereken seyrekleştirmeyi yapması şarttır.
Cami görevlileri gerekirse namaz aralarında mahallenin çocuklarına oyunlar oynatarak, yiyecek içecek ikramında bulunarak da olsa bu sevgiyi aşılaması lazımdır.
İmam ve müezzinlerin korkulacak değil güvenilecek, kaçılacak değil sığınılacak insanlar olduğu gerçeği bütün çocuklara gösterilmelidir.
Sığınmacı ve kaçak göçmenleri saymazsak ülkemizin nüfusu ortalama 85 milyon… Bunun yaklaşık 50 milyonu kadın, yaşlı, yatalak, engelli ve bebek yani camiye gelemeyen insanlar… Geriye kalan 35 milyonu mevcut 90 bin camiye dağıtırsak her camiye 388 cemaat düşer ki, ben şimdiye kadar Cuma ve bayram namazları dışında hiçbir camide 388 kişi görmedim.
İşte tam da bu noktada çocukların camiye kazandırılmasının önemi daha da artıyor. Çünkü bir camide her yaş gurubundan cemaat yoksa hele hele çocuklar eksikse o caminin gelecekte cemaatinin olmayacağı anlamına gelir!
Bu konuda Kayseri şehrimiz çok güzel bir model geliştirmişti;
Konumu uygun olan bütün camilerin etrafına içinde basket sahası, çocuk oyun alanı, spor aletleri ve dinlenme yerleri bulunan büyük parklar yaparak camilerin duvarlarını da kaldırmışlardı.
Yani çevresindeki park caminin avlusu gibi görünüyordu…
Parkta spor yapan, oyun oynayan çocuklar ve gençler ellerini yüzlerini caminin şadırvanında yıkıyor, caminin buzdolabından su içiyordu…
Önceleri serinlemek veya ısınmak için caminin içine giren çocuklar sonraki günlerde namaz kılmak için hatta caminin temizliğini yapmak için bile gönüllü olarak camiye geliyordu.
Kayseri modelinin Türkiye geneline yaygınlaştırılması lazım…
Şahsen ben yetkili olsam Kayseri modelini bir adım daha ileri götürüp, yeni yapılacak her caminin yanına veya altına spor salonu, tenis masası, satranç takımı vb. oyunların yer aldığı lokaller inşa ederdim.
Sigara, uyuşturucu, madde bağımlılığı, gasp, yaralama, cinayet, hırsızlık, yağma, taciz, tecavüz gibi suçların tarihin en yüksek seviyesine çıktığı günümüzde çocuklarımızı ve gençlerimizi camiden kovan bazı din görevlileri onları dışarıda nasıl bir karanlığın beklediğini artık idrak etmelidir.
Çocuklar Türk milletinin umududur, geleceğidir, geleceğimizi karanlıklara gömmek bu asil millete yapılacak en büyük ihanettir…
Diyanetin bütün personeli çok sıkı bir hizmetiçi eğitim ve psikolojik testlerden geçirilmeli, din adamlığına uygun olmayanlar başka bakanlıklarda uygun olan pozisyonlarda değerlendirilmelidir.
İşe yeni alınacak diyanet personelleri için ise en az lisans mezunu olmak, pedagojik formasyon eğitimi almış olmak, öfke kontrol testini geçmiş olmak, engin bir tevazu ve hoşgörüye sahip olmak, hepsinden önemlisi güler yüzlü olmak şartları aranmalıdır.
Tebessüm etmeyi bilen, çocukları camiye kazandırabilmek için maddi ve manevi fedakârlık yaparak etkinlikler düzenleyen, din adamlığının sadece günde beş vakit namaz kıldırmaktan ibaret olmadığı bilen imam ve müezzinlere selam olsun…