Canlı varlıklar içerisinde akıl, bilinç, düşünce sergileyen insan; kendisini geliştirme eğilimini göstermelidir. Madem Allah insanlara akıl vermiş, düşünme yetisi kazandırmış neden bunu geliştirme çabasını sergilemiyor? Asıl mesele, tek neden ve ilk sorulan sorulardan birisi de bu olmalıdır.
Alışkanlıklarımız; hayatımızda yer edinen ve her gün aynı zamanda aynı mekânda tekrarlanan davranışlarımızdır. Bu davranışlar benliğimize kazınır. Bu huy edindiğimiz hareketlerimiz; zaman ve mekân değişikliği ile alışkanlıktan çıkarak kaybolur. Önemli olan; zaman ve mekânın birlikte var olmasıdır. Bu davranışlar, şartların oluşması ile tekrardan geri kazanılabilir.
Milyarlarca galaksi içerisinde, milyarlarca yıldız içerisinde ve bu dünya gezegeninde yaşayan insanoğlu; aklın ve fikrin değerini kavramaz ve bunu sorgulamaz. Buna şöyle bir bakış açısından bakmak gerektiği kanaatindeyim; tembellik! Evet, doğru kelime bu! Dünya kendi yörüngesi üzerinden hareket ediyor ve farklı bir rota çizebiliyorken insan, kendi alışkanlıkları üzerinden taviz vermiyor.
Günlük hayatımızda yer edinen hareketlerimiz, davranışlarımız hepsi birer alışkanlık haline getirdiğimiz hallerimizdir. Yemek yeme, işe gitme, işten gelme gibi günlük hayatımızda sergilediğimiz davranışlar; düşünce süzgecinden geçen hareketlerimiz değil, alışkanlık haline getirdiğimiz davranışlardır. Farklı bir davranış sergilerken; ilk kez yaptığımızı, ne için yaptığımızı sorgularız ve bize keyif veriyorsa sürekli tekrarlar ve alışkanlıklarımıza bir yenisini daha ekleriz. İşe giderken ne için gittiğimizi, ne yaptığımızı sorgulamadan bilinçaltımıza yerleşen adres; ayaklarımız ile rotasını çizerek, yönünü tayin eder.
Alışkanlık dedik, ama bizi tembelliğe sürükleyen de budur. Aklı ve zihni meşgul etmeden, bu dünya üzerindeki hayatımızı tembellikle sona erdirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Örneğin; yemek yeme ihtiyacı hissettiniz. Dışarıya çıkıp temiz hava alarak, yürüyerek ve vücudunuzun enerjisini dışarıya aktararak herhangi bir lokantaya gidip yemek yiyebilirsiniz. Tembellik ise; dışardan yemek sipariş edip, evinize gelen yemeği yiyip, yediğiniz yemeğin enerjisi dışarıya aktaramayarak tembelliğe doğru ilk adımı atmış olursunuz. Yiyilen yemeğin ardından, çağımızın hastalığı olan obeziteye bir adım daha yaklaşırsınız. TEMBELLİK=ALIŞKANLIK!
İnsan, düşünen bir varlık olarak dünyaya gelmiştir. Bunun ehemmiyetini kavramak gerekir. Çoğu zaman yaptığımız davranışlarımızın temelinde düşünme kavramı yer alır. Fikir ve düşüncelerimiz bizi insan yapar. Herhangi bir olaya; akıl yoluyla mantık kurarak beyan edeceğimiz bir fikir, canlı varlıklar arasından sıyrılıp bizleri en yüce mevkiye taşıyacaktır.
Her insanın düşüncesi bir olacak değildir. Aslında insanları ayıran ve kutuplaşmaya sevk eden zincir halkalarından biriside, düşünceleridir. Düşünceler, bizleri en yüce onura taşıyan ve bizleri ayıran en temel madenimizdir. Kimisinden kömür çıkarılır kimisinden elmas. Madenin içerisinden çıkarılan cismi de, yine düşüncelerimiz ve fikirlerimiz belirler. Elmas olabilmemiz için düşüncelerimizi dile getirebilmeliyiz. Dile getirilmeyen her bir düşünce fikir değildir, aynı zamanda düşünce de olamaz. Seçici davranarak, akıl üzerinden düşünce üretmeliyiz ve korkmadan dile getirmeliyiz.
Dile dökülen her bir düşünce, insanı bir adım öteye yani özgürlüğe taşır. Bir düşünce, dile döküldüğü vakit özgürleşir. İnsanı farklı kılan, hür olarak düşüncelerini dile getirebilmesidir.