Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleşen Aile Yılı Tanıtım Programı'nda konuştu. Aile Yılı Tanıtım Programı'nın hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız başta olmak üzere, programın düzenlenmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Son kabine toplantımızda 2025 senesini 'Aile Yılı' olarak ilân etmiş, bu önemli haberi de milletimizle paylaşmıştık. Aile Yılı kapsamında, ilgili bakanlığımızın koordinasyonunda aile kurumunun korunması, güçlendirilmesi ve değerlerimizin gelecek nesillere aktarılması amacıyla yıl boyunca çok önemli çalışmalar yapacağımızı ifade etmiştik" dedi.

"Aile Yılı" çerçevesinde icra edecekleri çalışmaları, etkin ve verimli nüfus politikalarıyla destekleyip uzun vadede güçlü ve sürdürülebilir bir zemine taşımanın, en büyük önceliklerinden biri olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "25 Aralık'ta Aile Bakanlığımız bünyesinde faaliyet gösterecek iki önemli kurumu, 'Aile Enstitüsü' ve 'Nüfus Politikaları Kurulu'nu ihdas ettik. Kurul, hiç vakit kaybetmeden faaliyetlerine başladı; ilk toplantısını da 9 Ocak Perşembe günü geniş bir katılımla Külliyemizde gerçekleştirdi. Bu yeni kurulumuz, sağlıklı bir nüfus yapısı için kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirecek. Enstitümüz ise milletimizin geleceği açısından bir 'beka meselesi' olarak gördüğümüz aileye ilişkin ilmi, akademik ve politika geliştirici faaliyetler yürütecek" değerlendirmesini yaptı.

Değerleri ve nesillerin devamı için kritik bir sorumluluğu yüklenen her iki yeni oluşuma da çalışmalarında başarılar dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anayasanın 41'inci maddesinde açıkça zikredildiği üzere 'Aile, toplumun temelidir.' Bir başka ifadeyle 'aile küçük bir toplumdur, toplum da büyük bir ailedir.' Aile, bizim en kadim, en köklü müesseselerimizden biridir. Sosyal ve kültürel dokumuzun örülmesinde, asırlar ötesinden süzülüp gelen değerlerimizin bugüne ulaşmasında aile daima hayati rol oynamıştır. Toplumun özünü, cevherini, çekirdeğini teşkil eden aile kurumu; millî-manevi değerlerimizin muhafazasında, bizler için vazgeçilmez bir yere ve öneme sahiptir" açıklamasını yaptı.

Polat: "Tek Çare Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geri Dönmek" Polat: "Tek Çare Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geri Dönmek"

"Tarihimize göz attığımızda, aile kurumu etrafında şekillenen toplumsal bilincin yüksek olduğu dönemlerde, devletin de milletin de güçlü bir konumda olduğunu görürüz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Güçlü fertlerin güçlü aileye, güçlü ailenin güçlü millete, güçlü milletin de güçlü devlete giden yolun taşlarını döşediği yalnızca sosyolojik bir tespit değil; aynı zamanda tarihi bir hakikattir. Bu hakikatin ışığında aile yapımızı korumak, tahkim etmek ve bizden sonraki kuşaklara zengin bir miras bırakmak, hepimizin görevidir. Tabii eğer aileyi güçlü kılmak istiyorsak, işe evvela aile fertlerinden başlamamız gerektiği de açıktır. Unutmayın; temel ne kadar sağlam atılırsa, bina da o kadar kuvvetli olur, dayanıklı olur.Bilinçli anne-babaların yetiştireceği evlatlarımız, geleceğin mimarları olarak millî kimliğimizin yanı sıra, aile kurumunu da koruyacak, yaşatacak, yarınlara taşıyacaktır" dedi.

"Eğitim, ahlak, terbiye ve şahsiyet inşası, önce ailede başlar"
Çocukların gerek aile içinde gerekse eğitim kurumları bünyesinde bilgiyle, görgüyle, güzel ahlakla yetişmelerinin son derece mühim olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğitim, ahlak, terbiye ve şahsiyet inşası, önce ailede başlar. Bilinçli bir ana-babanın elinde, huzurlu bir yuvanın çatısı altında büyüyen çocuklar evvela ailelerine, daha sonra da milletlerine ve insanlığa faydalı, örnek kişiler haline gelir" değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatanına, milletine, bayrağına, mukaddesatına bağlı; tarihini, köklerini ve kim olduğunu bilen; bilgisi ve vizyonuyla çağı iyi okuyabilen bir gençliğin arzuları, hedefleri olduğunu kaydetti.

Çocukları ve gençleri zararlı akımlardan, zehirli düşüncelerden, aile ve toplum yapısını tehdit eden sapkın ideolojilerden korumanın da herkesin ortak sorumluluğu olduğunu belirten Erdoğan şunları kaydetti:
"Kelimenin tam anlamıyla tuhaf zamanlarda yaşıyoruz. Neo-liberal kültür akımları sınırları aşarak dünyanın dört bir yanına nüfuz ediyor, toplumsal dokuyu şekillendiriyor. Dijital platformlarda yer bulan diziler, filmler, yayınlar ve daha pek çok içerik; çoğu zaman kültür erozyonu ve kimlik aşınması gibi telafisi zor süreçlere sebep oluyor. Bilinçli, kasıtlı, ısrarlı ve sistematik bir şekilde servis edilen bu içerikler; başta cinsiyetsizleştirme politikaları olmak üzere, LGBT ve diğer gayri fıtri akımların da alan kazanmasına yol açıyor. Gelinen noktada şunu çok net bir şekilde görebiliyoruz: LGBT'nin 'koçbaşı' olarak kullanıldığı cinsiyetsizleştirme politikalarının öncelikli hedefi ailedir ve aile kurumunun kutsiyetidir."
İlk etapta "kişisel tercih" denilerek meşrulaştırılmak istenen bu anomalinin, günümüzde faşizan bir dayatmaya dönüştüğünü söyleyen Erdoğan, "LGBT eleştirisi tıpkı Siyonizm'e yönelik getirilen haklı eleştiriler gibi anında susturulmaktadır. Fıtratı, ahlakı ve aileyi savunan herkes ağır bir baskıya maruz kalmakta, küresel kültürün silahşorları tarafından yokluğa mahkûm edilmektedir. Bunun siyasetteki örneklerini hepimiz biliyoruz. Bu zorbalık sadece siyasetle de mahdut değil. İş dünyasından medyaya, sinema sektöründen spora, oyunlardan dijital mecralara kadar hemen her alanda daha nobran, daha baskıcı; daha ürpertici bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Henüz 2-3 yaşındaki masum sabiler bile oyunlar ve çizgi filmler üzerinden çok erken yaşlarda bu şenaate muhatap oluyor. Birkaç ay evvel, tedbir uyguladığımız dijital bir oyun platformunda tespit edilen ahlaksızlıklar, bunun en çarpıcı örneğidir. Günden güne kesifleşen bu iklime, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dahil her platformda cesaretle itiraz eden nadir ülke ve liderlerden biriyiz" açıklamasını yaptı.

"Sırasıyla bireyi, aileyi, toplumu ifsat eden cinsiyetsizleştirme politikalarına tepki göstermeye kararlılıkla devam edeceğiz"
Önümüzdeki dönemde bu duruşlarını daha da sağlamlaştıracaklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sırasıyla bireyi, aileyi, toplumu ifsat eden cinsiyetsizleştirme politikalarına tepki göstermeye kararlılıkla devam edeceğiz. Kim ne derse desin, bu konuda Türkiye'nin tavrı bellidir, bundan geri adım asla söz konusu olmayacaktır. Birleşmiş Milletler bünyesinde verdiğimiz mücadele zaten malumdur. Bu çabalarımızı, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türk Devletleri Teşkilatı başta olmak üzere diğer uluslararası kuruluşlara da teşmil ediyoruz. Şunu bugün bir kez daha tüm kalbimle ifade etmek isterim: Küresel cinsiyetsizleştirme politikaları karşısında kazanılacak her mevzi, insanlığın geleceği adına tartışmasız büyük bir başarıdır. İlgili kurumlarımızla birlikte akademi, medya, kültür-sanat ve sivil toplum camiamızın bu konuda daha aktif sorumluluk alacağına inanıyorum. Yerel yönetimlerin, milli varlığımızın taşıyıcı kolonlarına hamle yapan bu akımlara pirim vermemesi gerektiğini tekrar hatırlatmak istiyorum" dedi.

Bir diğer önemli hususun, genç ve nitelikli nüfusun devamı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her şeyden önce bu, demografik bir sınamadan öte, varoluşsal bir tehdit niteliğindedir. Bin yıldır bu topraklara mührünü vurmuş; bilgisi, erdemi ve müktesebatıyla medeniyet coğrafyasını karış karış yeşertmiş güçlü nesillerin devamı, gelinen aşamada bizler için 'hayat-memat meselesine' dönüşmüştür. Şayet büyük ve güçlü bir Türkiye iddiasını taşıyorsak, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu hayata geçirmek istiyorsak, yarınlarımızı güvence altına almayı arzu ediyorsak, hasılı yakın gelecekte hem hedeflerimize ulaşmayı hem de beka sorunu yaşamamayı temenni ediyorsak şimdiden harekete geçmek zorundayız. Bunu hamaset yapmak için değil, bazı acı gerçeklerle yüzleştiğimiz için söylüyorum" değerlendirmesini yaptı.

Doğurganlık oranı ve nüfus artış hızının alarm vermekte olduğuna bir kez daha dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2001 yılında toplam doğurganlık hızımız 2,38 iken; bugün bu rakam 1,51'e düşmüştür. Nüfusun yenilenme düzeyinin 2,1 olduğu dikkate alındığında, durumun vahameti daha iyi anlaşılacaktır. Yıllık nüfus artış hızımız ise 2022 yılında binde 7 iken, 2023'te binde 1,1'e gerilemiştir. Çocuk ve genç nüfusumuz azalırken, yaşlı nüfusumuz tarihimizde ilk defa yüzde 10'un üzerine çıkmış; ortalama yaşımız da 34 sınırına dayanmıştır. Tüm bunlarla birlikte evlenme yaşı önemli ölçüde yükselmiş, boşanma oranları ise aynı nispette artmıştır. Evlenme hızı 2023'te binde 6,63 olarak gerçekleşti. Bin nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden 'kaba boşanma hızı' ise 2,01'e çıktı.Boşanmaların yüzde 33,4'ünün evliliğin ilk 5 yılı içinde; yüzde 21,7'sinin ise evliliğin 6 ila 10'uncu yılları arasında meydana geldiği göze çarpıyor. Ülkemizde ilk evlenme yaşının kadınlar için 26'ya; erkekler için ise 28'e yükseldiğini görüyoruz" ifadelerini kullandı.
İlk anne olma yaşının geçmişte görülmemiş biçimde, 29'u aşmış vaziyette olduğunu, bütün bu verilerin, oranların ve istatistiklerin anlattığının Türkiye'nin genç ve nitelikli nüfus bakımından kan kaybetmekte olduğunu gösterdiğini kaydeden Erdoğan, "Gerekli önlemleri bir an önce almaz, ihtiyaç duyulan politikaları kısa sürede uygulamazsak, sorun telafi edilemez boyuta varacaktır. Allah korusun böyle bir durumda yalnızca nüfus değil, nüfuz kaybı da yaşamamız kaçınılmazdır. Esasen karşımıza dikilen bu tehlikeyi yaklaşık 20 sene evvel sezmiştik. 2007 yılında doğurganlık ve nüfus artış hızındaki gerilemeye dikkat çekme adına 'en az üç çocuk' çağrısı yapmıştık. Bu çağrımızdan dolayı hem şahsen, hem de hükümet olarak ciddi baskı gördük, itibar suikastlerine uğradık. Muhalefetin kışkırttığı birçok grup, yazar-çizer, sanatçı, sözüm ona 'aydın taifesi', bizi özel hayata müdahale ile suçladı" dedi.

Kaynak: İHA