Bu yazı demokrasiye inanmayan, demokrat olmayan ve hiçbir partiye yakınlığı bulunmayan birisi (ben) tarafından yazılmıştır. Lütfen başka mecralara çekmeyin
15 Temmuz 2106 akşamı bir daha Türkiyede asla görmek istemediğimiz, 12 Eylül 1980e gömdüğümüzü sandığımız, arada ufak çaplıda olsa bazen farklı şekillerde hissettiğimiz bir darbe girişimi yaşadık. Çok şükür ki başarılı olmadılar ve bu güzelim ülkemi de dünya devletleri nazarında küçük düşüremediler. Sadece kendilerini rezil ettiler ki, olması gerekende buydu zaten.
Bu darbe girişimi ve ona karşı girişilen milli savunma harekatı, dünya devletleri ve içimizdeki bazı hainler ile özgüvenini yitirmiş zavallılar tarafından unutturulan asil kimliğimizin zihinlerimizde canlanıp, beyinlerimizde hatırlanması ve damarlarımızda hissedilmesini sağlamıştır.
Şöyle bir düşünce gezisi ya da zihin jimnastiği yapalım isterseniz; dünyanın en ileri ülkesi denen A.B.D. de 11 Eylül 2001 sonrası özgürlükler neredeyse özgürlük anıtından başka bir anlam ifade etmez oldu. O kadar korku ve kendini savunma refleksi/psikolojisi yerleşmiş ki, polis en ufak bir olayda silahını çekip azınlık olmasından, derisinin renginden, vs. dolayı insanları vurabiliyor.
Demokrasinin beşiği dedikleri İngiltere de bir iki olaydan sonra derisinin renginden dolayı sorgusuz sualsiz katlettikleri vatandaşlarını biliyoruz.
Fransa hiç söylemeye gerek yok oradaki korkaklıklar, insan hakları ihlalleri, özgürlülerin kısıtlanması capcanlı olarak yaşandı/yaşanıyor halen. Elbette bunları daha da çoğaltabiliriz.
Asıl meseleye gelirsek, bir darbe girişimi oluyor ve darbeciler başarısız oluyor. Millet bunun keyfini doya doya yaşayacakken yine birileri çıkıp pislikler yapmaya başlıyor. Neymiş efendim bunu Cumhurbaşkanı kendisi planlamış. Hadi ya! Yani 4 kuvvet komutanını kandırmış, genelkurmay başkanını kandırmış, muhalefet liderlerini ve milletvekillerini kandırmış. Kandırmakla da kalmamış birde bu kadar muhalif generali, albayı ve subay, astsubayı kandırıp birbirlerine vurdurmuş bazılarına da ölün derken tutuklanıp ceza evlerine giden bi dünya insana da asla konuşmayacaksınız anlatmayacaksınız demiş.
Hatta yakın arkadaşı ve onun kendi ismini taşıyan oğluna da gidin ölün demiş. Ölün ki bende cenazenizde ağlayayım duygu sömürüsünün zirvesini yaşayıp, yaşatayım ki tiyatral oyunumuz tam olsun. Daha da iyi olması için A.B.D. deki 'stratfor' şirketini de ayarlayayım, onlarda benim koordinatlarımı versinler, jurnallesinler tam inandırıcı olsun
Sevgili dostlar, kıymetli arkadaşlar! Bir siyasi partiyi, bir siyasi lideri sevip sevmemek elbette kişinin kendi tercihi ve en doğal hakkıdır. Hatta hakaret ve fiili eyleme dönüşmediği müddetçe nefrette edebilir. Bu normal bir şeydir. Hatta lider olmanın gerektirdiği unsurlardan birisidir diyebilirim.
Ne yazık ki Ülkemizde bazı vatandaşların nazarında, Cumhurbaşkanını sevmemek, nefret etmek ülke düşmanlığıyla eşit hale gelmiştir. İşin acı yanı da bu dönüşümden o, vatandaşların çoğunun da haberleri bile yoktur. Darbeye karşı olanlar, ya da olması gerekenler sırf Tayyip Erdoğana karşı diye darbe sevici oluyorlar. Küfürü asla desteklemeyen hatta nefret edenler Cumhurbaşkanının kendisine, ailesine, küfür, hakaret edilince sessizliği ve için için takdir edip gülmeyi seçiyorlar. Hatta öyle ki, yabancı ülkelerden veya ülkemizin ne idüğü belirsizlerinden gelen ve ülkemizi zor durumda koyacak bir takım eylemlere bile sevinmeye başlayacak kadar kendini kaybeden vatandaşlarımız var.
Bir olayda bu darbe ortamında çıktı, ülke bir darbeyi önlemeye çalışmış ve büyük oranda da önlemiş. Bunun için ödenen bedelin en büyük payını da bu asil millet ödemiştir. Bu asil millet derken de kesinlikle ırktan dolayı bir milleti kastetmiyorum. Bu millet türküyle, Kürdü ile Arabı ile vs bu ülkenin ve İslam dininin gerçek sahiplerini kastetmekteyim. Bu ağır bedeli ödeyen millete bakın, yerden bir kaldırım taşı sökmemiş, hiçbir kamu malına zarar vermemiş, hiçbir özel mala, gerek arabalara zarar verme, gerek market yağmalama, gerek evlere bankalara girme, bankamatiklere zarar verme vs hiçbir eylem yapmamış. Yakaladığı hiçbir askere ciddi zarar vermemiş. Bu çok asil bir millete yakışan çok asil bir davranıştır.
Kimse bu davranışları gölgelemeye kalkmasın, ey modern ve aydın geçinenler! Öyle çıkıp şimdiden efendim o askerlerin ne suçu var (ki bence de o erlerin suçu yoktur. Ve asla da öyle çapulculuğu desteklemiyorum, desteklememde. Sadece Her şeyin kendi psikolojisi içinde değerlendirilmesini doğru buluyorum). Yok, efendim asker kesmişler (yalanın daniskası). Efendim bunlardan hesap sorulacak gibi ipe sapa gelmez şeyler konuşacağınıza şunu bir düşünün, eğer böyle bir darbeyi Fransız, İngiliz, Amerikan, Alman vs halkı önlemiş olsaydı acaba ne kadar insaflı davranırlardı o darbecilere. Unutmayın ki! Bu halk eğitilmemiş, sizlerin burnunuzun ucuyla baktığınız; 'cahil' (haşa), göbeğini kaşıyan, kültürsüz bir halktır. Aslında ne yapsa normaldir ama herkes kendine yakışanı düşünür ve yapar.
Bu halkın evladı, babası bu darbeciler tarafından öldürüldü ama bu millet yinede bu canileri katletmedi. Çünkü sizin asla anlamadığınız şey zaten hep bu milletti, bu milletin atasıydı, dedesiydi. İnşallah bu darbe girişimi aklınızı başınıza getirir ve bu milleti anlamaya çalışırsınız. Nasılmı? Onuda söz başka bir yazıda anlatacağım 18.07.2016