Uzun zamandır klavyemden uzak kalmıştım. Bu durum sözlere ve sözcüklere olan hasretimi bir kat daha artırmıştı. Söylenen sözlerin bir etkisi kalmadığında yazıya dönüştürülmesi daha hayırlı olacağına inanıyorum. Söz uçar yazı kalır veya bir kulaktan girip diğer kulaktan çıkan sözler, insanları tatmin etmiyordu. Söz uçar yazı kalır sözü tamda bu yüzden söylenmiş olduğunun kanısındayım.
İnsanlarımız söz dinlemez hale geldiği bir zamanda tecrübe ederek sözlerin değerini kavrarlar. Hal böyle olunca insanların seni dinlememesi veya dinliyor gibi yapması insanın zoruna gidiyor. Tecrübe etmiş hatta o konu üzerinde ihtisas yapmış olan birisini dinlememesi; her şeyi çok iyi bildiğinden veya iyi yorum yapabilmesinden kaynaklanıyor. Ben her şeyi bilirim hesabı. Hâlbuki durup düşünmesi gereken şey; ben bu insandan neler öğrenebilirim. Benim yıllardan beri ilke edindiğim ve hala sürdürmekte olduğum düşüncem; bir insanla tanıştıktan sonra ben o insandan neler öğrenebilirim. Her insanın iyi huylarını ve iyi düşüncelerini al diğerlerine karışma! Eğer bir insandan bir şey öğrenebilirsen, ne mutlu sana! Bir örnekle pekiştirmek isterim.
Geçen hafta Karadeniz turuna çıktım. 50 kişilik bir grupla; Trabzon, Rize, Artvin ve Batum illerine doğru yolculuğa çıktım. Rehber, Karadeniz insanlarının özelliklerini sayarken; sert ve katı kuralları olan, insanları sevmeyen yönlerinden bahsederek Karadeniz insanları hakkında bizde önyargı oluşturdu. Biz bu ön yargıyla 4 günümüzü geçirdik. Hal böyle olunca Karadeniz insanlarına resmi olarak davrandık. Ne zaman ki; 50 yaşlarında bir market işletmecisi olan amcayla tanışana kadar. Sigara almaya gelmiştim ve üzerimde eksik para çıkıyordu. Amcanın bu işletmeyi kar amaçlı olarak açtığını göz önünde bulundurarak, benden eksik para almasına itiraz ettim. Amca, ne kadar ısrar etse de zarar etmesini istemiyordum. Bu davranışımı takdir eden amca, başladı benimle muhabbete. Vaktimin kısıtlı olduğunu söylememe rağmen; benim ile olan muhabbeti ileriye götürüp, borç defterini çıkarıp, ona borçlu olan kişileri tek tek sıraladı. Muhabbet öyle bir yere geldi ki; çocuklarından ve ailesinden bahsetmeye başladı. Sürekli sorular sordu, muhabbet edip eğleniyorduk ve derdini paylaşıyordu. Bu zamanda derdini paylaşacağın kişi sayısı, bir elin parmaklarından ziyade hiç yok gibi! Vaktimin kısıtlı olduğunu ve daha sonra tekrar geleceğime dair söz verip marketten ayrıldım. Bu arada amcanın ismini öğrenmiştim; Nurettin amca ve aynı zamanda Hopalı, yani Kazım Koyuncu’nun memleketindeydim. Hopa’da bulunurken en sevdiğim söz şu olmuştu; Hopa’yı gördüğüm ilk dönemeçten sapalı, anladım ki bendeki ruh ezelden Hopalı.
Sözün özü; herkes her şeyi çok iyi biliyor ve bilmediği konu hakkında yorum yapabiliyor. İnsanlardan bir şey öğrenmek yerine kendi bildiğini okuyor. Bu insanlara karşı tek söyleyebileceğim: HADDİMİ BİLİRİM!