Baharın güzelliği rüzgâra yansırken ayın parlaklığı gözlerimi kamaştırıyordu. Sokakları aydınlatan lambalar altında kendimi dar sokaklarda bir labirente girmiş gibi hissediyordum. Bir labirentten çıkıp diğer labirente giriyordum.
Lambanın ışıltısı yollara düşerken caddede oturan genç kız, elindeki telefon ile whatsapptan gelen mesajlara cevap veriyordu. Apartman binasının önünde, belini iki büklüm yapmış, endamını gizlemiş bir vaziyette mesaj atıyordu. Bu vaziyette aklıma ilk gelen söz: GERÇEK AŞKA HERKES YAMA YAPIYOR. Burada asıl mesele; insanın hayatta sadece bir defa âşık olduktan sonra, sonraki gelen aşkların onun birer parçası olduğuna inanmamdır. Bir elbise dikersin ve yıllarca üzerinden çıkaramazsın. O kadar beğenmişsindir ki; yatarken onunla yatıp, uyanırken onunla uyanmandır. Bir yeri yırtıldığında, elbisenin üzerine ona benzer kumaşları yama yaparsın. Kızın önünde durdum ve onu anlamaya çalıştım. Türbanı simasını gizlemiş, elbisesi alacakaranlık, ayakkabıları gökyüzü gibi mavi, dik duruşu onun endamını sergiliyordu. Elindeki telefona gelen mesajlar; yüzünü ana hatlarıyla birlikte irdelemeye engel teşkil ediyordu. Bu durum, maşukundan gelen iletilere yoğunlaşmasından kaynaklanıyordu. Hararetli bir mesaj trafiğinin tam ortasındaydı, dünya umurunda değildi. Yanından gelen geçenleri fark etmesi olanaksızdı. Dünyası elindeki telefon ve mesaj gönderen kişi idi. Bir ara yüzünde iyimser bir tavır ve gamzelerinin belirginleştiğini fark ettim. Başı öne eğik olmasına rağmen yüzündeki tebessüm; telefonun ışıklarının simasında oluşturduğu parlaklık, ay gibi görünen çehresini gün yüzüne çıkarıyordu. Bu simayı kim görse âşık olduğunu hemen anlayabilirdi. Ayaklarının yerden kesilmesi, parmaklarının oynaması, başını sallaması ve gözlerinin içi gülüyor olması maşukunu bulmuş olmasındandır. Her maşukun bir aşığı vardır veya argo söylemiyle; her malın bir alıcısı vardır.
Kızın yanından ayrılıp caddede boy gösterirken; bir apartmanın altında ayakta duran bir gencin telefon ile uğraştığını gördüm. Bu genç; elindeki telefonla sosyal medyada sörf yapıyordu. Onun maşuku yoktu belki, ama bir ümitle sosyal medyada beklediği aşığına rastlayabilirdi. Bu bekleyiş; apartmandan çıkan bir genç ile son buldu. Birlikte yola koyulup gidecekleri yerin yolunu tuttular. Bana kalan; labirentler ve gidilecek mekanlar.
İki gencin arasındaki fark; biri maşuku ile meşgul oluyorken, diğeri; beklediği maşukunun onu bulması için sosyal medyada ‘BEN BURADAYIM’ demesidir.
Her maşukun aşığını bulmasıdır ümidimiz. REGAİB KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN…