GÜNDEM

Televizyon programları Türk aile yapısına ve gençlere zarar veriyor

Vatandaşlar; TV programları aile yapısına zarar veriyor .Bu tür programları devletimizin iptal etmesi çok yerinde bir karar olur. Ben ailemle oturduğum zaman o program çıktığında yüzüm kızarıyor, utanıyorum.

Abone Ol

Uzmanlar, Diziler toplum hayatımızı maalesef olumsuz etkiliyor. Dizilerdeki karakterlerin seçiminde yanlışlıklar var. Şiddet içerikli dizilerdeki işlenen suçlar, senaryo gereği karakterlerin tutum ve davranışları gençlerimizi olumsuz yönde etkiliyor. Gençlerimiz, kendilerini bu karakterlere benzetmeye çalışıyor. Onların senaryo gereği yaptıkları yanlışları gerçek hayatta uygulamak istemeleri hem kendilerine hem ailesine hem de çevresine zararlar veriyor. 

Kılıç, Bazı TV programları aile yapısını bozuyor bazıları da halkı bilinçlendiriyor, insanlar her şeyi görüyorlar ama örneğin bir aile kavgasının televizyon programına taşınmaması gerekiyor.

Satış, TV programları hakkında ekrana çıkan ilahiyatçıların toplumu kültürlendirme, bilgilendirmesi konusunda ciddi şeyler yapmaları lazım.

Maraş, Bazı televizyon programları var ve o programlarda örneğin kadın boşanıyor veya kocasını aldatıyor, bu programlarda bu tür konular yaygınlaştıkça insanların ahlakı bozuluyor, bu tür programlara RTÜK müsaade ediyor.

Ahmet Tahtasız Şanlıurfa Gazetesine yaptığı açıklamada;  Tv programları aile yapısına çok zarar veriyor ve hiç iyi bir şey değil, bu tür programları devletimizin iptal etmesi çok yerinde bir karar olur. Ben ailemle oturduğum zaman o program çıktığında yüzüm kızarıyor, utanıyorum. O onun karısıyla yattığını diğeri onun kocasıyla kaçtığını anlatıyor, bu tür şeyler bir Müslüman"a ve Türk"lere yakışan şeyler değildir. Bu tür programlar nedeniyle aile yapımızın bozulmak istenmesi dış güçleri bize bir oyunu, bir hediyesidir. Aileyi bölmek ve dini parçalamak istiyorlar, bizim kültürümüzde böyle şeylerde yoktu. Bu konular namus konularıdır, evde ne yapmış ne etmişler çıkıp ta o programlarda anlatmaları güzel bir ahlak değil. Ayrıca ben bu tür konuları yayınlayan bir programı nasıl ailemle, eşimle, kızımla seyredeyim? Ben bu tür programlara kesinlikle karşıyım ve evimde de seyretmem, seyrettirmem de. Hanımıma da bu tür insanların kendilerini aştıklarını söylüyorum çünkü hem dinimizi zayıflatıyorlar hem de dış güçlerin bir oyunudur. Bu tür programlara ben karşıyım ve karşı olan birçok insan da biliyorum. Bunlar ahlak bozucu şeylerdir, reyting yapsınlar diye para kazansınlar diye milletin aklıyla alay ediyorlar ve ben şahsım olarak bu programlara karşıyım ve kaldırılmasını da istiyorum.

Ahmet Kılıç Şanlıurfa Gazetesine yaptığı açıklamada;  Bazı Tv programları aile yapısını bozuyor bazıları da halkı bilinçlendiriyor, insanlar her şeyi görüyorlar ama örneğin bir aile kavgasının televizyon programına taşınmaması gerekiyor. Onlar aileler ve kendi aralarında o sorunu çözmeleri gerekiyor çünkü insanlar o programlara özenip yuvalarını tehlikeye atabiliyorlar. Bunun dışında Tiktok gibi sosyal medya uygulamaları da kaldırılmalı çünkü halka kötü bir örnek, kötü videoları insanların karşısına çıkarıyorlar. Televizyon programları da dediğim gibi kaldırılmalı çünkü aile yapısını bozuyor bu tür programlar.

Abdulkadir Satış , Bir toplumda açıkça söylenebilecek ve söylenmeyecek şeyler vardır, Tv programları hakkında ekrana çıkan ilahiyatçıların toplumu kültürlendirme, bilgilendirmesi konusunda ciddi şeyler yapmaları lazım. Bazı şeyler vardır ki söylenmemesi lazımdır ve bazı şeyler de vardır ki hiç söylenmemesi bile problemdir. İşte bu konuda iş ilahiyatçılara iş düşüyor, ilahiyatçılar sürekli belli konuları konuşarak toplumun ilerlemesine katkı sağlayamazlar. Çözüm şudur, öncelik olarak bu konuda önce bir bilinç, duyarlılık kültür oluşturulur ve bunun yolu da özellikle aydınlar üzerlerine düşeni yapabilirler. Örneğin medya üzerine düşeni yapabilir, ilahiyatçılar üzerine düşeni yapabilir, camii imamları üzerine düşeni yapabilir. Şunu diyebilirler, mahremiyet şudur, gizlilik şudur, açıklık şudur veya bu konunun konuşulması şu sorunlara neden oluyor diyebilirler. Hangi konunun açıklanması veya açıklanmaması hakkında bunların bilincini bu topluma aşılamak lazım. Bunları ayırt etmeyi anlarsa toplumumuz sorunlarını çözerler ve bu konuda dediğim gibi ilahiyatçılara ve imamlara çok büyük iş düşüyor. Bana göre imamlarımız, buradan hepsini selamlıyorum ve hepsini seviyorum ama üzerlerine düşeni yapmadıkları kanaatindeyim. Onlar güzel insanlar ve toplumumuzun öncüleridirler ama üzerlerine düşeni yapmadıklarını onlara söylememize müsaade etsinler ve bu konuda kendileri de bir şey yapsınlar.

Abdurrahman Maraş Şanlıurfa Gazetesine yaptığı açıklamada,Bazı televizyon programları var ve o programlarda örneğin kadın boşanıyor veya kocasını aldatıyor, bu programlarda bu tür konular yaygınlaştıkça insanların ahlakı bozuluyor, bu tür programlara RTÜK müsaade ediyor. Örneğin kadınların çoğu evlendikten 1 – 2 ay sonra boşanıyorlar başkasına kaçıyorlar, bu da hep televizyonlarda ki programların yüzünden. Bunun yanı sıra cep telefonları birçok evin yuvasını yıktı, Tiktok denilen bir mahluk var ve çoğu kişinin ilişkisini bitiriyor, devlet buna müsade ediyor. Avrupalaşmak için devlet buna izin veriyor, biz zaten Avrupalaştık ve hatta Avrupayı da geçtik, bizim Türkiye"de ki Avrupalaşma hiçbir devlette yok. Çoluk çocuklar ve genç kızlar istedikleri gibi geziyorlar, örneğin Halil İbrahim makamına nerdeyse çıplak gidiyorlar ve bu çok günah, oraya öyle gittikleri zaman onların attıkları adım günahtır. Eskiden giyimi düzgün olmayan bir bayanı oraya girmesine müsaade etmiyorlardı, şimdi ise bu tür şeyler kalmadı devlet herşeyi başıboş bırakmış. Özgürlük var diyorlar ama böyle olmaz, ben bu durumdan çok rahatsız oluyorum özellikle de Tiktok ve İnstagramdan nefret ediyorum çünkü 70 yaşına geldim böyle pislikler görmedim. Devletimizin bu tür şeylere müsaade etmemesi gerekiyor, kapattırması gerekiyor. Bizim ülkemizde Tiktok, İnsagram, Facebook ve WhatsApp"ın ne işi var? Eğer biz Müslüman isek ona göre yaşamamız gerekiyor.

Celal İkbal Şanlıurfa Gazetesine yaptığı açıklamada ;  Osmanlı devleti 653 yıl bu ülkeyi yönetmiş ve 653 yıl boyunca 2 kadın, 24 erkek idam edilmiş ve 2 kişinin de kolunu kesmişler, çünkü gençler ve çocukar dizide ki sahneleri gerçek sanıyorlar. Dizide ki mafyalar mahkemeyi basıyorlar, emniyeti basıyorlar, insanları tarıyorlar ve çocuklar da zannediyorlar ki bu hayat gerçek bir hayat ve kalkıp onlara özeniyorlar.

Taklit edilen modellerin bir çoğunu da günümüzde televizyon sağlıyor.

Yapılan araştırmalar sonunda uzmanlar ;televizyonda şiddet içerikli görüntülerin özellikle çocuklar üzerinde yaratığı olumsuz etkiler bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu çalışmalarda, televizyondaki şiddet ile çocukların gerçek yaşamdaki saldırgan davranışları arasında doğrudan bir ilişki olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle, televizyondaki şiddet ile gerçek yaşamdaki saldırgan davranışlar arasında bir sebep-sonuç bağlantısının kurulabileceği kabul edilmiştir. Böylece, televizyondaki şiddet ve saldırganlık olaylarının izlenmesinin, çocuğun bu davranışları benimsemesine ve saldırgan bir kişilik geliştirmesine neden olabileceği anlaşılmıştır. Aslında, sağduyumuz da bunu söylüyor... Çünkü, söylendiği gibi çocuk, taklit eden, taklit ederek öğrenen bir varlıktır. Taklit edilen modellerin bir çoğunu da günümüzde televizyon sağlıyor. Çocuklar, filmlerde ya da televizyon yayınlarında izlediklerinden etkilenip bazı davranışları benimseyerek benzeri davranışları gerçek yaşamda uygulayabilmekte ve izledikleri kahramanlar gibi davranabilmektedir. Kuşkusuz bu durum, öğrenilebilir bir niteliği olan şiddet için de son derece geçerlidir. Televizyonda şiddet içerikli yayınların çok fazla izlenmesi; bazı çocuklarda, “sürekli korku içinde olma” şeklinde paranoik davranışlar gelişmesine neden olabilmektedir. Bazı çocuklarda ise, gerçek yaşamdaki şiddet olaylarına karşı ilgisizlik ve umursamazlık davranışları geliştirebilmektedir.

Televizyonların şiddet yüklü yayın yapmalarının iki amacı bulunduğunu söylemek mümkün. Bunlardan birincisi ve en temel olanı "kar etmek”tir. Şiddetin uluslar arası bir dili bulunmaktadır. Şiddeti anlamak için özel bir çaba gerekmemektedir. Şiddetin üreticileri, bunun farkındadırlar. Acaba, Türkiye'de hazırlanan bir komedinin İngiltere'de yayınlandığında rating ve dolayısıyla kar getireceğini kim garanti edebilir. Çok farklı kültürlere sahip iki ülke yaşayanlarının, gülme anlayışlarının da farklı olabileceği düşüncesini yadsımak zor olsa gerek. Aynı durum, Amerikan yapımları için de geçerlidir. Amerikan yapımı bir güldürünün dünyanın her bir tarafında beğenilmesi garanti değildir. Ama, şiddet içerikli bir filmin anlaşılma gibi bir sorunu bulunmamaktadır. Şiddet kullanımının diğer temel amacı ise, statükoya uygunluk sunma olarak açıklanabilir. Elbette, şiddet içerikli bir televizyon dünyasıyla büyüyen bir çocuğun, şiddetten etkilenmesi sadece taklitten ibaret olma şeklinde açıklanamaz. Yıllar boyunca şiddet görüntüleriyle beslenen beyin, düşünsel anlamda sinmeye, sindirilmeye açık hale gelebilecektir.dedi.