15 Temmuz darbe girişimi ve darbeler

 23 Ocak 1913’de  Bab-ı Ali Baskını ile Osmanlı’da o zamanlar binbaşı olan Enver Bey önderliğinde Bab-ı Ali'ye girildi. Dönemin Harbiye Nâzırı Nâzım Paşa silahla vurularak öldürüldü. Sadrazam Kamil Paşa'ya ise zorla istifa mektubu imzalatıldı. Mektup, padişah V. Mehmed tarafından kabul edildi. Yeni Sadrazam ise, 31 Mart Vakası sırasında da büyük başarılar gösteren Mahmut Şevket Paşa oldu. Bu olay Modern Türkiye Tarihi'nin ilk ihtilali olarak değerlendirilmektedir.

            Türkiye Cumhuriyeti kurulmasından sonra 1960 yılında kadar darbe olmadı. 15 Eylül 1951’de Ottowa’da toplanan NATO Bakanlar Konseyi, Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte kabul edilmesine karar verdi. TBMM, 18 Şubat 1952 tarihinde Kuzey Atlantik Antlaşması ve Protokolünü kabul etti. Türkiye’nin NATO’ya girişi ile Türkiye-ABD ilişkileri daha da gelişmesi ile Türk topraklarının güvencesi NATO güvencesi altına alınmış oldu.

              Türkiye’nin NATO’ya girmesi ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde NATO subayları yetiştirildi. Darbe girişimleri ve darbelerde Türkiye’nin NATO’ya girdikten sonra başlaması dikkat çekicidir. 27 Mayıs 1960 başlayan darbe ve darbe girişimleri, 22 Şubat 1962 Talat Aydemir ve arkadaşlarının girişimi, 12 Mart 1971 Muhtırası, 1980 Askeri Müdahalesi, 28 Şubat 1997 post-modern darbe, 27 Nisan 2007 E-Muhtıra ve 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi ile devam etti.

              Bu darbe ve darbe girişimleri içinde en kanlı ve acımasız olanı Fetullahçıların 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimidir. Uçaklar, helikopterlern ve tanklar ile ağır silahların kullanılarak Milli kuruluşlarımıza, TBMM’ne, Cumhurbaşkanlığına, Emniyet Genel müdürlüğüne saldıracak kadar alçaklaşan, emperyalistlerin kuklası olan Fetocular 248 vatan evladını şehit etti ve 2196 vatan evladını ise yaraladı.

            Yaklaşık 50 yıldır din kisvesi altında Fetö ve yandaşlarının yetiştirdikleri Amerikan yanlısı insan tipi ile hedeflerinin Türkiye Cumhuriyetini Amerikan Mandası yapmak olduğu ortaya çıktı. Ancak, Türklerin esaret altında yaşamayacağını tüm dünya bir daha gördü. Devlet artık Kamuya alacağı memur, polis, asker, işçi daha doğrusu kamu görevlilerinin içinde tüm terör örgütlerine yakın, ilişkili ve sempati duyanları almamalı ve mevcutları ise ayıklamalıdır.

            Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinde ; “  Ey Türk Gençliği! .. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir… Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Sözü ile Atatürk’ün Türk gençliğine güvenerek yaptığı hitap;  15 Temmuz’da da milli,ülkücü ve vatansever Türk gençliğinin bu vatan için bu bayrak için kanları pahasına bu ülkeyi nasıl koruduğunu gösterdi.

            Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığındaki Hükümetler ve mevcut Hükümetin Ülkenin her alanda millileşmesi için yaptığı çalışmalar Avrupa ve Amerika’yı rahatsız etmektedir. Bu nedenle kurdurdukları taşeron terör örgütleri ile Türkiye’nin ekonomik olarak büyümesini engellemeye çalışmaktadırlar. Devletin uyguladığı milli projelerin başında ise Türkiye’nin dışa bağımlılıktan kurtaracak projeler geliyor. Nükleer Santralar, Türkiye’nin savunma sanayinde milli tüfek, uçak, tank, zırhlı araç, gemi, denizaltı, füze, helikopter gibi kendi ihtiyaçlarını karşılaması ve bazı ülkelere satması emperyalist ülkeleri rahatsız ediyor. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini devirip kendilerinin güdümünde kukla hükümetler kurdurarak Türk ve İslam dünyasının lideri ve ana vatanı Türkiye'yi esir almayı hedeflemektedirler. Mazlum milletlerin ve Türk Dünyasının umudu Türkiye Cumhuriyeti Devleti  ilelebet yaşacak ve bölgenin lider ülkesi olmasını ise hiçbir güç engelleyemeyecektir.